Covid-19 Zamanlarında Anti-Kapitalist Politikalar - David Harvey
Günlük haber akışını
yorumlamaya, anlamaya ve analiz etmeye çalışırken, kapitalizmin nasıl
işlediğine dair iki farklı fakat kesişen modelin arka planında ne olduğunu
saptamaya yöneldim. Birinci aşama; üretim, gerçekleşme (tüketim), dağıtım ve
yeniden yatırımın farklı “momentleri” (Marks’ın ifade ettiği gibi) vasıtasıyla kâr
arayışı içinde para değeri akarken sermayenin birikiminin ve dolaşımının iç
çelişkilerini haritalamadır. Sonu gelmeyen bir genişleme ve büyüme sarmalı
olarak kapitalist ekonominin modelidir bu. Örneğin jeopolitik rekabet, eşitsiz
coğrafi gelişmeler, finans kuruluşları, devlet politikaları, teknolojik yeniden
yapılandırma, sosyal ilişkilerin ve
emeğin iş bölümlerinin durmadan değişen ağı yoluyla gittikçe ayrıntılı hale
geldikçe gittikçe karmaşıklaşmıştır. Aynı zamanda bu modeli, toplumsal yeniden üretimin daha geniş
bağlamında (evde ve topluluklarda), doğayla sürekli ve daima değişen metabolik* ilişki içinde (kentleşmenin ve inşa edilmiş çevrenin
“ikinci doğasını” da içeren), kültürel,
bilimsel (bilgiye dayanan), insan popülasyonunun sıklıkla zaman ve mekan
boyunca yarattığı dinsel ve koşullu toplumsal oluşumlara iliştirilmiş olarak
tasavvur ederim.
Bu ikinci “momentler”; belirgin
coğrafik, kültürel, sosyal ve politik farklılık dünyasında oluşan insan istekleri,
ihtiyaçları ve arzuları, bilgi ve anlam açlığı ve değişen kurumsal düzenlemelerin
arka planına karşı gelişen gerçekleştirme arayışı, politik çekişmeler, ideolojik
çatışmalar, kayıplar, yenilgiler, hayal kırıklıkları ve yabancılaşma ve bütün
bunların hepsinin aktif ifadesini içermektedir. Bu ikinci model, bir bakıma,
ayırt edici bir toplumsal oluşum olarak küresel kapitalizmi anlama
çalışmalarımı inşa eder. Buna karşın birincisi, tarihsel ve coğrafik gelişimin
belirli yolları boyunca bu toplumsal oluşumu güçlendiren ekonomik makine
içindeki çelişkiler üzerinedir.
Çin’de yayılan Korona
virüsünü ilk okuduğum 26 Ocak 2020’de, sermaye birikiminin küresel dinamikleri
için sonuçlarını düşündüm hemen. Sermaye akışının sürekliliğindeki tıkanmaların
(blockage) ve bozulmanın (disruption) devalüasyona yol açacağını, devalüasyonun
genişlemesi ve derinleşmesi durumunda kriz başlangıcının işareti olacağını ekonomik
model çalışmalarımdan biliyordum. Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi
olduğunu ve 2007-8 sonrası küresel kapitalizmi etkin bir biçimde zor durumdan
kurtardığının da farkındaydım. Bu nedenle Çin ekonomisine vurulacak herhangi
bir darbe zaten kötü olan küresel ekonomi için her durumda ciddi sonuçlara
sahip olması kesindi. Sermaye birikiminin mevcut modelinin -bana öyle geliyor- halihazırda başında
birçok sorun var. Neredeyse her yerde (Santiago’dan Beyrut’a kadar) protesto
hareketleri gerçekleşiyor. Bunların pek çoğunda, nüfusun çoğunluğu için iyi
işlemeyen baskın ekonomik model gerçeğine odaklanıldı. Neoliberal model
gittikçe hayali sermaye** (fictitous capital),
para arzı ve borç yaratımındaki muazzam genişlemeye dayalıdır. Sermayenin
üretebildiği değerleri gerçekleştirmek için efektif talebin*** yetersizliği sorunuyla karşı karşıyadır hali
hazırda. Öyleyse baskın ekonomik model azalan meşruiyeti ve zayıf sağlığıyla
bir küresel salgın (pandemi) haline gelebilecek şeyin kaçınılmaz etkilerini
nasıl emebilir (absorb) ve hayatta kalabilir? Cevap büyük ölçüde bozulmanın ne
kadar sürebileceğine ve yayılabileceğine bağlıdır. Marks’ın işaret ettiği gibi,
devalüasyon emtianın satılmamasından değil zamanında satılmamasından meydana
gelir. Kültürün, ekonominin ve gündelik hayatın dışındaymış ve onlardan
ayrıkmış gibi durması nedeniyle “doğa” fikrini uzun süre reddettim. Doğayla
metabolik ilişkiye daha diyalektik ve ilişkisel açısıyla bakacağım. Sermaye, yeniden
üretimin çevresel koşullarını değiştirir ancak istenmeyen sonuçlar (iklim
değişikliği gibi) bağlamında çevresel koşulları daima yeniden biçimlendiren
özerk ve bağımsız evrimsel güçlerin arka planına karşı da yapar. Bu bakış
açısından gerçekten doğal bir felaket diye bir şey yoktur. Elbette, virüsler
her zaman mutasyona uğrarlar. Ancak bir mutasyonun hayatı tehdit hale
gelmesinin koşulları insan eylemlerine bağlıdır. Bu konuyla ilgili iki yön
bulunmaktadır. Birincisi, uygun çevre koşulları etkin mutasyon olasılığını
artırmaktadır. Örneğin, nemli alt-tropik yerlerde yoğun veya düzensiz gıda
tedarik sisteminin buna katkıda bulunabileceğini beklemek akla yatkındır.
Yangstse’in güneyindeki Çin ve Güneydoğu Asya’nın da içinde bulunduğu bu
sistemler pek çok yerde mevcuttur. İkincisi, konakçılarla bulaşmanın
hızlanmasına neden olan koşullar büyük ölçüde değişir. Yüksek yoğunluklu
popülasyonun kolay bir konakçı hedefi olduğu görünmektedir. Bilindiği gibi
kızamık salgınları (epidemi) –örneğin- sadece daha fazla nüfusa sahip kent
merkezlerinde büyür fakat seyrek popülasyonlu bölgelerde hızla ortadan
kaybolur. İnsanların birbirleriyle etkileşime girme, sokağa çıkma, kendilerini
disipline etme biçimleri veya ellerini yıkamayı unutmaları hastalıkların
bulaşma biçimlerini etkilemektedir. Son zamanlarda SARS, Kuş ve Domuz Gribi Çin
veya Güneydoğu Asya’dan çıkmış gibi görünmektedir. Çin, toplu domuz itlafına ve
artan domuz eti fiyatlarına neden domuz gribinden geçen yıl çok büyük zarar
gördü. Domuzların kitlesel itlaf edilmesi ve artan domuz eti fiyatları. Bütün bunları Çin’i suçlamak amacıyla
söylemiyorum. Viral mutasyon ve yayılım için çevre risklerinin yüksek olduğu
birçok başka yerler de vardır. Deng Humması Latin Amerika’da gelişmiş gibi
görünürken 1918’deki İspanyol Gribi Kansas’da ortaya çıkmış ve Afrika
HIV/AIDS’in kuluçka yeri ve kesinlikle Batı Nil Virüsü (West Nile) ve Ebola’yı başlatmış olabilir. Ancak virüsün yayılımının
ekonomik ve demografik etkileri, hegemonik ekonomik modelde önceden var olan
çatlaklara ve zayıflıklara bağlıdır.
KOVİD-19’un (COVID-19)
ilk olarak Wuhan’da çıkmasına pek şaşırmadım (oradan kaynaklanıp
kaynaklanmadığı bilinmemesine karşın). Açıkçası yerel etkileri ciddi olacaktır
ve önemli üretim merkezi olduğu göz önünde tutulduğunda küresel ekonomik
yansımalarının olacağı da muhtemeldir (Fakat büyüklüğünün ne olacağına dair bir
fikrim yoktu). Önemli soru, bulaşma ve yayılmanın nasıl olabileceği ve ne kadar
süreceğiydi. Önceki deneyimler, giderek artan küreselleşmenin olumsuz
yönlerinden birinin, yeni felaketlerin hızla uluslararası yayılımını
durdurmanın ne kadar imkansız olduğunu göstermiştir. Neredeyse herkesin seyahat
ettiği oldukça yoğun bağlantılı bir dünyada yaşamaktayız. Potansiyel yayılım
için insan ağı geniş ve açıktır. Bu bozulmanın
bir yıl veya daha fazla sürmesi tehlikeydi (ekonomik ve demografik).
İlk haberler çıktığında
küresel borsalarda ani bir düşüş olsa da piyasaların şaşırtıcı bir biçimde yeni
yüksek seviyelerine çıktığı bir veya birkaç ay izledi. Haberlere bakıldığında, Çin
hariç her ülkedeki iş dünyasının normal gittiğini gösteriyor gibiydi. Yüksek ölüm oranına sahip olmasına ve finans
piyasalarında gereksiz bir (geçmişe bakıldığında) panik yaratmasına karşın oldukça
çabuk kontrol altına alınan ve az bir küresel etkiye sahip olan SARS’ı yeniden yaşayacağımıza
inanılıyordu. KOVİD-19 ortaya çıktığında hâkim hava, paniğe kapılmanın lüzumsuz olduğu bir SARS
tekrarı olarak görülmesiydi. Gerçek şu ki, salgının şiddetlenmesiyle etkileri
kontrol altına almak amacıyla çabuk ve acımasız hareket eden Çin, dünyanın geri
kalanının hatalı bir biçimde sorunu
“orada” olup biten şeyler olarak değerlendirmesine ve bu nedenle gözden
ve zihinden uzak tutmasına yol açtı (dünyanın belli kısımlarında Çin karşıtı
yabancı düşmanlığının rahatsız edici bazı işaretleriyle beraber). Virüsün muzaffer Çin’in başka bir büyüme hikayesinde
yarattığı tahribat Trump Yönetimindeki bazı çevrelerde memnuniyetle karşılandı.
Buna karşın Wuhan’dan geçen küresel üretim zincirindeki kesintilerin hikayeleri
dolaşmaya başladı. Bunlar, büyük ölçüde yok sayıldı veya belirli üretim
gruplarına veya şirketlerine (Apple gibi) has sorunlar gibi ele alındı.
Devalüasyon yerel ve belirli alanlardaydı ve sistemik değildi. Çin iç
piyasasında yaygın faaliyette bulunan McDonalds ve Starbucks gibi şirketler bir
süre oradaki kapılarını kapatmak zorunda kalsalar da tüketici talep düşüşünün
sinyalleri azaltıldı. Çin'in Yeni Yılı ile virüsün ortaya çıkışının denk gelmesi
Ocak ayı boyunca etkileri maskeledi. Bu tepkinin yarattığı rehavet oldukça
yanlıştı.
Güney Kore’deki ciddi
salgın ve İran gibi diğer birkaç sıcak noktalardan bahseden virüsün
uluslararası yayılımına dair ilk haberler nadir ve aralıklıydı. Sert tepkiyi
hareket ilk geçiren İtalya’daki salgın oldu. Şubat’ın ortalarında başlayan
borsanın düşüşü biraz salınımlıydı. Ancak Mart’ın ortalarında dünya çapındaki
borsalarda neredeyse yüzde 30 net devalüasyona yol açtı. Enfeksiyonun üstel
artışı sıklıkla bir dizi tutarsız ve bazen paniğe kapılmış tepkileri ortaya
çıkardı. Hastalıklar ve ölümlerin potansiyel artış dalgası karşısında Başkan
Trump, Kral Canute takliti yaptı. Tepkilerin bazıları son derece tuhaftı. Bir
virüs karşısında Merkez Bankası’nın faiz oranlarını düşürmesinin virüsün
ilerleyişini önlemektense piyasa etkilerini hafifletmek anlamına geldiği kabul
edilse bile garip görünmekteydi. Kamu yöneticileri ve sağlık sistemleri neredeyse
her yerde yetersiz personelle yakalandı.
SARS ve Ebola’nın geçmişte
yarattığı korkuların; çok uyarı yapmasına ve yapılması gerekenler konusunda iyi
dersler vermesine karşın Kuzey ile Güney Amerika ve Avrupa’daki 40 yıllık
neoliberalizm, toplumu tamamen korunmasız ve bu tür toplum sağlığı krizlerine
karşı kötü hazırlanmış bırakmıştı. Dünyanın “uygar” olduğu söylenen pek çok
yerinde yerel hükümetler ve bölge/eyalet yetkilileri; -bu tür toplum sağlığının
ve güvenliğinin acil durumlarında ön saflarında yer alanlar- zenginlere ve şirketlere vergi indirimleri ve
sübvansiyon sağlamak için tasarlanmış kemer sıkma politikasına bağlı olarak
kaynaklardan yoksun bırakılmıştı. Korporasit Big Pharma gelir getirmeyen
enfeksiyon hastalıkları araştırmalarıyla ya ilgilenmediler ya da çok az
ilgilendiler (Örneğin; 1960’lardan beri bütün korona virüs sınıfı iyi
biliniyordu) Big Pharma önlemeye dönük yatırımı nadiren yapar. Halk sağlığı krizlerine hazırlığa yatırım
yapmaya pek ilgi göstermez. Tedavileri tasarlamayı severler. Bizler ne kadar
hastalanırsak onlar o kadar çok kazanırlar. Önleme, hisse senedi değerine katkı
yapmaz. Halk sağlığı hizmetlerine uygulanan iş modeli, acil bir durumda gerekli
olacak artık başa çıkma kapasitelerini**** (coping
capacitiy) yok etti. Önleme faaliyeti; kamu-özel ortaklıklarını garanti edecek
kadar cazip bir çalışma sahası bile değildi. Başkan Trump, Hastalık Kontrol
Merkezi’nin (Center for Disease Control) bütçesini kesti ve Ulusal Güvenlik
Konseyi’nde (National Security Council) pandemi çalışma grubunu dağıttı aynı
ruhla iklim değişikliğinin de olduğu araştırma fonlarını kesti. Bu konuda insan
biçimci (antropomorfist) ve metaforik (mecazi) olmak isteseydim, KOVİD-19; Kırk
yılı aşkın bir süredir vahşi ve yasal olarak düzenlenmemiş neo-liberal
ekstraktizmin***** (extractivism) ellerinde
iğrenç ve kötü muamele gören Doğa’nın intikamıdır derdim. Belki de Çin ve Güney
Kore, Tayvan ve Singapur gibi en az neoliberal olan ülkelerin şu ana kadar
pandeminin üstesinden gelmede İtalya’dan daha iyi durumda olmaları belki de
semptomatiktir (belirtidir). Ama, İran
evrensel bir ilke olarak bu argümana ters düşecektir.
SARS’ın
başlangıcında gizleyerek ve inkar ederek
Çin’in oldukça kötü bir biçimde meseleyi ele aldığına dair pek çok kanıt vardı
ancak bu kez Başkan Xi tıpkı Güney
Kore’nin yaptığı gibi hem raporlama hem de testte şeffaflık sağlamak amacıyla
hızla harekete geçti. Yine de Çin’de değerli zaman boşa geçirildi biraz (sadece
birkaç gün her şeyi farklılaştırabilir). Bununla birlikte Çin’de dikkat çekici
şey salgının, merkezinde Wuhan’ın olduğu Hubei Eyaletine hapsedilmesiydi.
Salgın Pekin veya Batıya veya daha güneye bile taşınmadı. Virüsü coğrafi olarak
sınırlandırmak için alınan önemler çok acımasızdı (draconian). Önlemleri başka
bir yerlerde uygulamak politik, ekonomik ve kültürel nedenlerden dolayı
neredeyse imkansız olurdu. Çin’den gelen raporlar, uygulamaların ve
politikaların kat’iyen insancıl olmadığını göstermektedir. Dahası Çin ve
Singapur kişisel gözetim güçlerini istilacı ve otoriter
düzeylerde uyguladı. Ancak genelde son derece etkili olduğu görünmektedir. Buna
karşın bazı modeller– sadece birkaç gün önce harekete geçilseydi- birçok ölümün
önlenebileceğini ortaya atmaktadır. Bu önemli bir enformasyondur: Herhangi bir
üstel büyüme sürecinde yükselen kitlenin tamamen kontrolden çıktığı bir dönüm
noktası vardır. (Kitlenin orana önemini buraya bir kere daha not edin). Gerçek
şu ki, Trump’ın haftalardır oyalanması, sonunda insan yaşamlarına pahalıya mâl
olabilir.
Ekonomik etkiler şimdi
dünya genelinde kontrol çıkıyor. Değer zincirleri yoluyla çalışan şirketlerdeki
ve belirli sektörlerdeki bozulmanın daha sistemik ve önemli olduğu ortaya
çıktı. Üretimin daha az yoğun biçimlerine (istihdam üzerinde muazzam etkileri
olan) ve yapay zeka üretim sistemlerine daha fazla güvenmeye yönelerek uzun
vadeli etkisini kısaltmak veya tedarik zincirlerini çeşitlendirmek olabilir. Üretim zincirindeki bozulma işçilerin işten çıkarılmasına veya ücretsiz
izin verilmesine yol açar -nihai talep azalır-
ham madde talebi üretken tüketimi azaltır. Talep tarafındaki bu etkiler kendi
çapında en azından hafif bir durgunluk (recession) yaratacaktır.
Ancak en büyük zayıflık
başka bir yerdeydi. 2007-8 sonrası patlayan tüketicilik modelleri yıkıcı
sonuçlarıyla birlikte çöktü. Bu modeller tüketimin devir zamanını****** (turnover time) mümkün
olduğunca sıfıra indirmeye dayanıyordu.
Bu tür tüketicilik
biçimlerine yapılan yatırımların akışı, mümkün olan en kısa devir zamanına
sahip tüketicilik biçimlerinde katlanarak artan sermaye hacimlerinin maksimum emilimiyle
ilgiliydi. Uluslararası turizm simgesi oldu. 2010-2018 arası uluslararası
seyahatler 800 milyondan 1,4 milyara yükseldi. Bu anlık “deneyimsel”
tüketiciliğin bu biçimi havaalanları ve havayolları, oteller, tema parklar ve
kültürel etkinlikler vb. büyük altyapı
yatırımlarını gerektirmektedir. Sermaye birikiminin o alanı artık
çalışmıyor. Havayolları iflasa yakın, oteller boş ve konaklama sektöründe
kitlesel işsizlik olması an meselesi. Dışarda yemek yemek iyi bir fikir değil
ve birçok yerde restoranlar ile barlar kapatılmış durumda. Paket servis bile
riskli. Esnek ekonomideki (gig economy) ve güvencesiz çalışmanın diğer
biçimlerindeki geniş işçi ordusu belirli
bir gelir kaynağı olmadan işten çıkarılıyor. Kültürel festivaller,
futbol ve basketbol turnuvaları, konserler, iş ve profesyonel kongreler ve
hatta seçimlerle ilgili politik toplantılar iptal edildi. Deneyimsel
tüketiciliğin “etkinlik temelli” biçimlerine son verildi. Yerel idarenin
gelirleri birden azaldı. Üniversiteler ve okullar kapandı. Çağdaş kapitalist
tüketiciliğin son modellerinden çoğu mevcut koşullar altında çalışamaz. Andre
Gorz’un “telafi edici tüketicilik (compensatory consumerism)” (yabancılaşmış
işçilerin paket tatille tropikal bir plajda ruhlarını tazeleyecekleri
varsayılmaktadır) olarak tarif ettiği şey doğru gidiş darbe aldı.
Ancak çağdaş kapitalist
ekonomiler yüzde 70 hatta yüzde 80 oranında tüketim üzerine kuruludur. Son kırk yılı aşkın bir süredir tüketici
güveni ve duyarlılığı etkin talep hareketliliğinin anahtarı haline geldi ve
sermaye giderek talep ve ihtiyaç odaklı olmuştur. Ekonomik enerjinin bu kaynağı
sert dalgalanmalara maruz kalmamıştır (Örneğin, İzlanda’daki volkanik patlama
birkaç hafta Atlantik ötesi uçuşları engellemesi gibi birkaç istisna hariç).
Fakat KOVİD-19 sert bir dalgalanmayı değil pek çok zengin ülkede hâkim
tüketicilik biçiminin kalbinde muazzam bir çöküşe yardımcı oldu. Dünyanın bir
yerinden diğerine sınırsız sermaye birikiminin sarmal biçimi içeriye doğru
çöküyor. Koruyabilecek tek şey hükümetin finanse etmesi ve kitle tüketiciliktir.
Bu; örneğin sosyalizm olarak tanımlamadan Birleşik Devletlerdeki bütün
ekonominin kamulaştırılmasını gerektirecektir. Başka ne olursa olsun, geniş
çaplı güce sahip bir hükümete ihtiyaç konusunda yaygın popüler kuşkuculuk
(skepticism) son verilmiştir, iyi ve kötü yönetimler arasında farklılık genel
olarak kabul gördü. Hükümetlerin tahvil sahiplerinin ve yatırımcıların çıkarlarına
boyun eğmesinin (tıpkı 2007-8 sonrasında olduğu gibi) kötü bir fikir olduğu
ortaya çıkıyor, hatta yatırımcılar için bile.
Bulaşıcı hastalıkların,
sınıf veya diğer sosyal bariyer ve sınır tanımadığına dair kullanışlı bir mit
(convenient myth) vardır. Bunun gibi pek çok ifadede belli bir hakikat vardır.
19’uncu yüzyıldaki kolera salgınında sınıf bariyerlerinin kalkışı günümüze
kadar devam eden çevre ve halk sağlığı (profesyonel hale geldi) doğurması
bakımından yeterince dramatiktir. Bu hareketin herkesi mi yoksa sadece üst
sınıfları mı korumak için tasarlandığı her zaman aşikâr değildi. Fakat bugün
farklı sınıf ve sosyal etkileri ve sonuçları farklı bir hikâye anlatmaktadır.
Ekonomik ve sosyal etkileri her yerde görünür olan “geleneksel” ayrımcılık
yoluyla süzülebilir. Öncellikle dünyanın pek çok yerinde hasta sayısının
artması beklenen iş gücü (work force), sıklıkla oldukça cinsiyet, ırk ve
etnisiteye dayalıdır. Örneğin havaalanları ve diğer lojistik sektörlerde
bulunacak sınıf temelli iş güçlerini göstermektedir. Yaptıkları işler
aracılığıyla virüsle temas etme riski en yüksek grup olmaları veya virüsün yol
açtığı ekonomik daralmadan dolayı başka gelir kaynakları olmadan işten
çıkarılmaları nedeniyle bu “yeni işçi sınıfı” ön saftadır ve en ağır yük
onların omzundadır. Örneğin; burada kim evde çalışabilir ve çalışamaz sorunu
vardır. Bu, temas veya bulaşma durumunda kendilerini izole etmeye veya
karantinaya almaya (ücretli veya ücretsiz) kimin gücünün yeteceği sorunu
olarak toplumsal bölünmeyi keskinleştirir. Aynı şekilde Nikaragua (1973) ve
Mexico City (1985) depremlerini “sınıf depremi” olarak tanımlamayı öğrendiğim
gibi KOVİD-19’un gelişimi de sınıf, cinsiyet ve ırka dayalı küresel salgının
bütün özelliklerini sergilemektedir. Azaltmaya dönük girişimler “bu işte
hepimiz birlikteyiz” retoriğinde uygun şekilde gizlenirken özellikle ulusal
hükümetlerin uygulamaları daha uğursuz motivasyonlar sunmaktadır.
Birleşik Devletlerdeki
çağdaş işçi sınıfı (ağırlıklı olarak Afro-Amerikalılar, Latinler (Latinx*******) ve gündelikçi kadınlardan oluşur) tedarik
ve bakımın kilit unsurlarını (bakkal) açık
tutarak bulaşmaya maruz kalmanın veya sosyal yardımsız işsizlikliğin (yeterlik
sağlık hizmeti gibi) çirkin yüzü ile yüz
yüze gelmektedir. CEO’lar özel jetler ve helikopterleriyle koşuşturken maaşlı
personel (benim gibi) evden çalışmakta ve daha önce olduğu gibi maaşlarını
çekmektedir.
Dünyanın pek çok
yerindeki iş gücü, uzun zamandır iyi neoliberal özneler (yani, bir şeyler
yanlış gittiğinde kendini veya Tanrı’yı suçlaması fakat asla sorunun belki de
kapitalizmde olduğunu ileri sürmeye cesaret etmemesi anlamına gelir bu) olarak
davranmak için toplumsallaşmıştır. Ancak iyi neoliberal özneler bile bu küresel
salgına cevap verme şeklinde bazı şeylerin yanlış gittiğini görebilir.
Asıl soru, bu daha
ne kadar böyle sürecek? Bir yıldan fazla sürebilir ve ne kadar uzun sürerse
emek gücü (labour force) ******** de dahil olmak üzere devalüasyon o kadar artar. İşsizlik seviyelerinin, neoliberal tabiata aykırı olmak zorunda olacak
büyük devlet müdahalelerinin yokluğunda 1930’larla karşılaştırılabilir
seviyelere yükselmesi neredeyse kesindir. Ekonominin yanı sıra gündelik sosyal
yaşama ilk etkileri çok yönlüdür. Ancak hepsi kötü değildir. Çağdaş tüketicilik
aşırıya kaçtığı ölçüde Marks’ın belirttiği gibi “aşırı tüketim ve çılgınca
tüketim; bütün sistemin korkunç tuhaf
çöküşe gidişine” işaret eder. Bu aşırı tüketim pervasızlığı çevrenin
bozulmasında önemli bir rol oynamıştır. Havayolu uçuşlarının iptali, ulaşımın
ve hareketliliğin radikal bir biçimde engellenmesi sera gazı emisyonları
açısından olumlu sonuçları vardır. Wuhan’daki hava kalite pek çok Birleşik
Devletleri şehirlerinde olduğu gibi çok iyileşti. Ekoturist alanları bir müddet
ayaklar altında çiğnenmekten kurtulacaktır. Kuğular Venedik kanallarına geri
dönmüş. Pervasız ve duyarsız aşırı tüketim eğilimi engellendiği ölçüde bazı
uzun vadeli yararlar elde edilebilir. Everest Dağı’nda daha az ölüm olması iyi
bir şey olabilir. Ve hiç kimse yüksek sesle söylemese de, virüsün demografik
yönelimi, sosyal güvenlik yükleri ve “bakım endüstrisinin” geleceği üzerinde
uzun vadeli tesiri olan yaş piramidini etkileyerek sonuçlanabilir. Gündelik
hayat yavaşlayacak ve bazı insanlar için bu bir lütuf olacak. Önerilen sosyal
mesafe kuralları –acil durum yeterince uzun sürerse- kültürel değişime yol
açabilir. Deneyimsel tüketiciliğin neredeyse kesinlikle yarar sağlayacak tek
biçimi, “seri izleyicilere/binge watchers” ********* hitap eden “Netflix” ekonomisi olarak tanımladığım şeydir.
Ekonominin cevapları,
2007-8 çöküşünden kaçış şeklini yansıtabilir. Bu, Çin’de altyapı yatırımda
artan büyümeyle üretken tüketimdeki dramatik bir artışına eklemlenen banka
kurtarılmasıyla son derece gevşek para politikasını gerektirdi. İkincisi
gerekli ölçekte tekrarlanmayabilir. 2008’deki kurtarma paketleri bankalara
odaklandı fakat aynı zamanda General Motors’un fiili (de facto)
kamulaştırılmasını gerektirdi. İşçi hoşnutsuzlukları ve çöken pazar talebi
karşısında üç büyük Detroit araba şirketi en azından geçici olarak kapanması
belki de önemlidir. Şayet Çin 2007-8’deki rolünü tekrar edemezse mevcut
ekonomik krizden çıkma yükü şimdi Birleşik Devletlere kaymakta ve işte nihai
ironi: Hem ekonomik hem de politik olarak tek işe yarayacak politikalar Bernie
Sanders’ın önereceği şeylerden çok daha fazla sosyalisttir ve bu kurtarma
programlarının muhtemelen Yeniden Büyük Amerika (Making America Great Again)
maskesiyle Donald Trump’ın himayesinde uygulamaya konulması gerekecektir.
2008’deki kurtarmaya çok içten karşı çıkan bütün o Cumhuriyetçiler mahcup
olmaları (eat crow) veya Donald Trump’a karşı gelmeleri gerekecek. Sonuncusu; olağanüstü
bir dayanakla seçimleri muhtemelen iptal edecek, sermayeyi ve dünyayı ayaklanma
ile devrimden korumak için bir emperyal başkanlığın kökeni ilan edecek. Eğer
tek işe yarayacak politikalar sosyalist ise iktidardaki oligarşi şüphesiz
halkın sosyalist olmasından ziyade nasyonel sosyalist olmasını sağlamak için
hareket edecektir. Anti kapitalist politikaların görevi bunun olmasını
engellemektir.
David Harvey
New York City Üniversitesinde Antropoloji, Coğrafya Ordinaryüs Profesörü
Kırk yılı aşkın bir zamandır Karl Marx’ın Kapital’ini öğretmekte
*(Ç.N.) Metabolizma’yı;
Karl Marks insanın doğayla ilişkisi, aralarındaki süreç olarak tanımlamakta
** (Ç.N.) Hayali sermaye;
Karl Marks’a göre, sermayenin üretim alanında değerlenmesi yerine faizle elde
edilen sermaye biçimidir.
***(Ç.N.) Efektif talep; Keynes’e
göre alım gücüyle desteklenen talep isteği
****(Ç.N.) Başa çıkma
kapasitesi, tehlikeli koşullar veya afetlerde mevcut insan gücü ve kaynakları
kullanma yeteneği
*****(Ç.N.) Ekstraktivizm,
doğal kaynakların insan tarafından sömürülecek şeyler olarak görülmesi
******(Ç.N.) Devir zamanı
(turnover time) Marks’a göre, üretim zamanı ile dolaşım zamanı toplamıdır.
******* (Ç.N.) Latinx;
Latino (Latin Amerikalı erkek), Latina (Latin Amerikalı kadın) gibi cinsiyet
ikiliğine dayanan dilsel tanımlamaya karşı cinsiyetten bağımsız bir tanımlama
olarak kullanılmakta
******** (Ç.N.) İş
gücü(workforce), emek gücü (labour force) arasındaki farklılık şudur: İş gücü
(workforce) aktif olarak çalışanları nitelerken (labour force) çalışabilen ve
çalışmaya gönüllüleri nitelemektedir. İşsizlik; emek gücünden (labour
force) iş gücünün (workforce)
çıkarılmasıyla bulunmaktadır.
********* (Ç.N.) Seri izleyici/binge watchers; bir oturuşta
bir dizinin bütün bölümlerini ara vermeden seyreden kişi
* David Harvey’in 19 Mart 2020 tarihli yazısından alınarak
çevrildi.
Özgün metni okumak için:
Yorumlar
Yorum Gönder