Eleştirel Söylem Analizi: Sosyal Medyada Kuramlara Doğru-I - Connie S. Albert, A.F. Salam
Özet
İnsanların kolektif
iletişimsel eylemleri ve enformasyon teknolojisinin kesişimde güç
farklılıklarına neden olan sosyal ilişkilerin yeni biçimlerinin ve kabul
edilemez sosyal pratiklerin diğer biçimlerinin geliştiği sosyal medya, yeni ortaya
çıkan sınır olarak kavramsallaştırılabilir. Bu ortaya çıkış, sosyal medyadaki olguları incelemek için yeni yaklaşımların (novel approach) göz
önünde bulundurulması ihtiyacını yaratmıştır. Bu çalışmada, Eleştirel
Söylem Analizini (ESA), (Critical Discourse Analysis/CDA) sosyal medyada kuram
geliştirmeye yönelik bir yaklaşım olarak sunmaktayız. Tartışma Eleştirel Söylem
Analizinin; eleştirel enformasyon sistemleri (ES) (critical information
system/IS) araştırmalarındaki yeri etrafında dönmektedir. Sosyal medyaya
uygulanan Eleştirel Söylem Analizi örneğiyle birlikte bu tartışma; sosyal
medyada kuram inşa etmek için uygun bir seçenek hakkında enformasyon sistemleri
araştırmacılarını bilgilendirmektedir.
Anahtar Kelimeler
Eleştirel Söylem Analizi, sosyal
medya, kuram geliştirme, kuramsal çerçeve, eleştirel enformasyon sistemleri
araştırmaları
Giriş
Bu araştırmada, Eleştirel Söylem
Analizini (ESA), (Critical Discourse Analysis/CDA) sosyal medyada kuram
geliştirmeye yönelik bir yaklaşım olarak sunmaktayız. “sosyal
medya enformasyon sistemi akademisyenleri [sic/aynen] arasında;
enformasyon sistemi topluluğunun sosyal medya araştırmalarının
metodolojik yönleri ile kuram geliştirmek için sonraki etkilerini yansıtmada
henüz etkili biçimde faaliyette bulunmadıklarına dair giderek artan [bir]
endişe bulunmaktadır (Urquhart ve Vaast, 2012, p. 2). Bu bağlamda bir Eleştirel Söylem Analizi yaklaşımı sosyal
medya kuramları geliştirmeye nasıl katkıda bulanabilir sorusunu sorarız.
Çevrimiçi cinsel taciz, siber zorbalık ve sosyal hareketler gibi sosyal
pratiklere yansıyan söylemsel bir sistem olarak sosyal medya tartışmasını ve
araştırma çerçevesi olarak da farklı Eleştirel Söylem Analizi yaklaşımlarını
sunarak bu araştırma sorusunu cevaplarız. Bu örneklerin her birisi iletişimde
ve dilde kendini gösteren sosyal aktörler arasındaki güç farklılıklarının bir
örneğidir. Çocuklara yönelik çevrimiçi cinsel taciz ve siber zorbalıktaki bu
dengesizlik şiddete ve mağduriyete yol açabilmektedir. Sosyal hareketler için,
bir güç dengesizliği politik sorunlara yol açabilir. Her üç durumda da
kontrolde ve bireylerin güvenliğinde potansiyel olarak bir kayma vardır.
Eleştirel araştırmaların ilgi
çekmesi -ve kullanışlılığı- araştırmacıların, enformasyon sistemlerince
etkilenen ve bu sistemlerle ilgili sosyal konuları ele alma yeterliliğine
bağlıdır (Myers ve Klein, 2011; Stahl ve Brooke, 2008). Özellikle mevcut
sosyal aktörler arasında güç dengesizliklerinin olduğu Eleştirel Söylem Analizi
örneğinde dil ve iletişim şiddet, kontrol, ayrımcılık ve mağduriyet için
kullanılabilir.
Sosyal medya; insanların
kolektif iletişimsel eylemleri ile enformasyon teknolojisinin kesişimde sosyal
ilişkilerin yeni biçimlerinin geliştiği ortaya çıkan bir sınır olarak
kavramsallaştırılabilir. Bu sosyal medyadaki araştırmalar için yeni
yaklaşımların (novel approach) göz önünde bulundurulması ihtiyacını yaratmıştır.
Bizim ileri sürdüğümüz fikir; Eleştirel Söylem Analizinin böyle bir yaklaşım
sunacağı yönündedir. Eleştirel bakış açısı, “bireysel, örgütsel ve sosyal
konuları kapsadığı” (Stahl veve Brooke, 2008 s. 53) için sosyal medya ile
ilgili olgunun değerlendirilmesi için tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır. Bununla
birlikte bu olguları incelemeyi amaçlayan enformasyon sistemi araştırmacıları
için zorluk, sosyal medya kuramları geliştirme ihtiyacıyla ilgilidir (Urquhart
ve Vaast, 2012). “ Pek çok enformasyon
sistemi araştırmacısı araştırması için bağlam olarak [sosyal medya] ortamlarını
benimsemiştir ve bir çoğu da böyle yapmayı düşünüyor” (Urquhart ve Vaast, 2012 s. 2). Bu nedenle amaca uygun ve titiz sosyal medya kuramlarına olan ihtiyaç
artmaktadır. İkincisi, eleştirel araştırma sosyal medya olgusunu derinlemesine
incelemek için bir araç sağlamaktadır.
Eğitim (Rogers ve
Elias, 2012; Rogers, 2004), politika (Chiluwa, 2012; Christensen, 2011),
toplumsal cinsiyet (Aguinaldo, 2012; Turner, 2008) ve örgütsel çalışmalar
(Chiapello ve Fairclough, 2002; Chouliaraki ve Fairclough, 2010) gibi alanlarda
sosyal olguları incelemek için Eleştirel Söylem Analizi yaklaşımı
kullanılmıştır. Etki alanı kuramları
(domain theory) ile birlikte Eleştirel Söylem Analizi hem kuram geliştirme hem
de kuram uzantısı için bir araçtır. Bir olgunun tanımlanmasının ötesine
geçerek, söylemin değerlendirilmesini, söylem iletişimcileri arasındaki
ilişkileri, söyleme etki eden kurumun özellikleri ve söylemden kaynaklanan
hegemonik kaymayı kapsamaktadır (Chouliaraki ve Fairclough, 1999). Eleştirel
Söylem Analizinin nihai amacı “baskı yapan ve hafifleten güç ilişkilerini
şeffaflaştırarak sıradan insanların yaşamlarını geliştirmektir” (McKenna, 2004
s. 21). Sosyal medyada bilgisayar aracılı söylemlerle sıradan insanlar; sosyal
hareketler, siber zorbalık veya çocuklara cinsel saldırı gibi olgular
aracılığıyla güç dengesizliklerinin potansiyel kurbanlarıdırlar. Eleştirel
Söylem Analizi alanında, dilin kullanımının sadece sosyal boyutlarını ortaya
koymak yeterli değildir. Bu boyutlar moral değerlendirmenin nesnedir ve analiz
edilmesi toplumda etki yaratmalıdır: Güçsüzleri güçlendirmek, sessizlere ses
vermek, gücün kötüye kullanımını açığa çıkarmak ve toplumsal yanlışları
düzeltmek için insanları harekete geçirmek (Blommaert ve Bulcaen 2000).
Bu nedenle, araştırmamızda
Eleştirel Söylem Analizinin bu temel bakış açısını takip etmek zayıfları
güçlendirmek için araç bulmaktır (Wodak, 1995). Bu olguları anlama ve
değiştirme; sıradan insanların yaşamlarını geliştirme potansiyeline sahiptir. Böylece
Eleştirel Söylem Analizinin nihai endişesini bireyler ve muhtemelen bir bütün
olarak toplum için istenen sonuçlarla aynı çizgiye getirilir. Eleştirel Söylem
Analizi çalışması yapılarak eleştirel araştırmaların ilkelerine (Myers ve Klein, 2011) bir örnek verilmiştir.
Arka Plan :
Eleştirel Söylem Analizi Akımı
Temel olarak, bir
Eleştirel Söylem Analizi yaklaşımı “ dilde kendini gösteren; hâkimiyet,
kontrol, güç, ayrımcılığın şeffaf yapısal ilişkilerinin yanı sıra opak
ilişkileri” analiz etmek için geliştirilmiştir (Wodak ve Meyer, 2008 s.
10). Araştırmacılar, Eleştirel Söylem
Analizi yapılırken disiplinler arası çalışma ihtiyacını vurgulamaktadırlar
(Chouliaraki ve Fairclough, 1999; Wodak ve Meyer, 2008). Bu durum, enformasyon
sistemi araştırmacılarına sosyal medyanın gittikçe artan hayati rolündeki
karışık sosyal pratikleri anlamayı genişletmek için sosyoloji, psikoloji,
işletme, ekonomi, antropoloji gibi kardeş disiplinlerin kuramlarını
değerlendirme fırsatı yaratır.
Tek bir metodolojiye
veya kurama bağlı olmamakla birlikte Eleştirel Söylem analizi şemsiyesi altında
yer alan önerilen yaklaşım türleri bulunmaktadır. Wodak ve Meyer (2008)’den
özetlenen bu altı yaklaşım türünün kuramsal konumuna, metodolojik amaçlarına ve veri türlerine Tablo 1’de toplu bir bakış
atılmaktadır. Bu toplu bakış Eleştirel Söylem Analizi’nin esnekliğini ortaya
koymaktadır. Yaklaşımın odakları toplumsal aktörden söylem yapısına kadar
değişmektedir. Sosyo-Bilişsel (sociocognitive) ve Toplumsal Aktörler (social
actors) yaklaşımları sosyal durumlar içindeki faalliğe sahip bir birey
kavramına odaklanırlar. Bireylerin sosyal yapıyı ve etkileşimleri etkilemesi
sosyal grup tarafından paylaşılan algılar (perception) yaratır. Diğer taraftan Diyalektik-İlişkisel
(dialectical-relational) ve Söylem-Tarihsel (discourse-historical) yaklaşımları
inşa ettiği dilin ve sosyal durumların yapısına odaklanır. Bir dizi
yaklaşımların arasında Dispositif (dispotive/tertibat) ve Derlem-Dilbilim
(corpus-linguistic) yaklaşımları bulunur. Dispositif Yaklaşım; sosyal
gerçekliğin bilgisinin sosyal eylemin dilbilimsel olmayan unsurlarını
dışlayarak sadece söylemin içinde belirlenmesi halinde kabul edildiğini ileri
sürmektedir. Dilbilim aygıtlarına odaklanan Derlem-Dilbilim
(corpus-linguistic) yaklaşımının adımları diğer beş yaklaşımla beraber uygulanabilir
(Wodak ve Meyer, 2008). Bir olguyu incelerken hangi yaklaşımın/ların uygun
olduğuna karar vermek için farklı yaklaşımlarının odağını anlamak gereklidir.
Mesela metinsel mesajlaşmanın ergen davranışlarını nasıl etkilediği hakkında
çalışılıyorsa Tablo 1’deki diyalektik-ilişkisel (dialectic-relational)
yaklaşımı tercih edilebilir. Bu araştırmacının, ergen sosyalleşmesi
ile bu sosyalleşme çevresinde inşa edilen dil arasındaki karşılıklı etkiyi
ortaya çıkarmak için ergen metin mesajlarındaki dili incelemesine olanak
sağlayacaktır.
Kuramsal konum ve metodolojik
amaçlar Eleştirel Söylem Analizi yaklaşımları arasında farklılık gösterdiği
gibi, ölçümleme (operationalization) teknikleri de farklılık gösterir. Teknikler;
genel/makro’dan ayrıntılı/mikro dilbilimsel tekniklere kadar değişiklikler
gösterir. Yazılım yoluyla ölçümlenir hale getirilmesi nedeniyle Derlem Dilbilim
(corpus linguistic) yaklaşımı geniş veri kümeleri için önerilen tek yaklaşım
olarak gösterilmektedir. Mevcut metinde; Dispositif Analiz (dispositive
analysis), Sosyo-Bilişsel yaklaşım (sociocognitive approach), Toplumsal Aktörler (social actors approach) yaklaşımı ile Diyalektik-İlişkisel
yaklaşımının (dialectical-relational) hepsi kullanılabilir. Saha çalışması ve/veya etnografinin Söylem-Tarihsel yaklaşıma (discoursehistorical approach) ek veri olarak dahil
edilmesi önerilir. Sosyal medyanın içinden bol miktarda veri olduğundan dolayı ister
büyük ister küçük kümeler olsun mevcut verilerin kullanılması fikri sosyal
medya araştırmasına uygundur. Gerçekten, Mautner'den (2005), Wodak ve Meyer (2008)'e Derlem Dilbilim yaklaşımını (corpus
linguistics approach) benimseyenler, eleştirel söylem analizi
araştırmacılarını daha fazla çalışma için web’i kullanmaya çağırdı. Mautner; “
Çok dinamik ve esnek bir araç olduğu için toplumsal değişikliklere bu zamana
kadar rastlanmamış bir hızla ve hassasiyetle tepki vermektedir. Ve daha geniş
kitlelerce erişilebilir olduğundan doğası gereği basılı medyadan daha
demokratiktir” (2005, s.821). Çalışma olgusu için en uygun yöntemin seçerken ölçümleme
(operationalization) yöntemlerini ve her bir yaklaşımının veri türlerini
anlamak önemlidir. Mesela; metinsel mesajlaşmanın ergen davranışlarını nasıl
etkilediği hakkında çalışılıyorsa Tablo 1’deki Diyalektik-İlişkisel (dialectic-relational)
yaklaşımı tercih edilebilir. Bu araştırmacının, ergen sosyalleşmesi ile
bu sosyalleşme çevresinde inşa edilen dil arasındaki karşılıklı etkiyi ortaya
çıkarmak için ergen metin mesajlarındaki dili incelemesine olanak
sağlayacaktır.
Dispositif Analiz (Siegfried Jäger & Florentine Maier)
Kuramsal
konum: Söylem ile gerçeklik arasındaki bağlantı
toplumsal eyleyen öznedir.
Metedolojik amaçlar : Söylem ve
Dispositif Analiz
Veri : Mevcut
Metin
|
Sosyo-Bilişsel Yaklaşım (Teun van Dijk)
Kuramsal
konum: Toplumsal sistemler ile bireysel bilişsel
sistemler arasındaki bağlantı
toplumsal olarak paylaşılan
algılardır.
Metodolojik
amaçlar : İletişimsel durumun toplumsal
temsilleri/bağlam modelleri
geliştirilmesi
Veri : Mevcut
Metin
|
Söylem-Tarihsel Yaklaşım (Ruth Wodak ve Martin Reisigl)
Kuramsal
konum: Eylem alanları, türler, söylemler ve metinler
arasındaki bağlantılar
Metodolojik
amaçlar : “Belirli toplumsal problemler ile ilgili
kavramsal araçlar” geliştirilmesi
(s. 26)
Veri : Mevcut Metin,
Saha Çalışması, Etnografi
|
Derlem Dilbilim Yaklaşımı
(Gerlinde Mautner)
Kuramsal
konum: Eleştirel Söylem Analizinin dilbilimsel
uzantısı
Metodolojik
amaçlar : İlave dilbilim araçlarıyla analizin
genişletilmesi
Veri : Metnin Büyük
Derlemleri
|
Toplumsal Aktörler Yaklaşımı (Theo van Leuuwen)
Kuramsal
konum: Bireysel aktörler toplumsal yapıyı oluşturur
ve yeniden üretir.
Metodolojik
amaçlar : Aktör düzeyinde ayrıntılı dilbilimsel
ölçümleme
Veri : Mevcut Metin
|
Diyalektik-İlişkisel Yaklaşım (Norman Fairclough)
Kuramsal
konum: Dil “ Hizmet etmeye geldiği toplumsal
işlevlerce biçimlendirilir” (s. 27)
Metodolojik
amaçlar : Göstergelerin işlevleri ile toplumsal
pratiklerin diğer unsurları
arasındaki diyalektik ilişkilerin
analizi
Veri : Mevcut
Metin
|
Tablo
1. Eleştirel Söylem Analizi Yaklaşımları (Wodak & Meyer, 2008)
Eleştirel Söylem
Analizinin altı yaklaşımındaki adımlar sosyal medyanın doğasında olan yönlerle
ilgilidir. Söylemin basit nosyonu yaklaşımlarla ve iletişim araçları arasında
bir bağlantı kurar. Hem yer hem de küresel düzeyde aktörler, dil yapıları ve
anlamlardan oluşan sosyal medyanın bu yönleri en az bir Eleştirel Söylem
Analizi yaklaşımında ele alınmıştır. Eleştirel Söylem Analizi ve sosyal medya
arasındaki bağlantıyı daha iyi kavramak için sosyal medyanın söylemsel sistem
olarak rolünü tartışıyoruz.
Söylemsel
Sistem Olarak Eleştirel Söylem Analizi ve Sosyal Medya
Tanım olarak, söylemsel
sistem söylem evrenleri olarak da bilinen çoklu kelime görünüşlerinden
oluşmaktadır (Strauss, Schatzman, Bucher, Ehrlich ve Sabshin, 1964). Söylem
evrenleri sosyal medyadaki iletişimsel eylemlerde tezahür etmektedir. Bu
iletişimsel eylemler içinde, aktörler diyalog ve yorumlama yoluyla paylaşılan
anlamı müzakere etmektedirler. Sosyal medya bu “yazarları ve okuyucuları
arasında devam eden bir tartışmayı teşvik ediyor gibi görünmesiyle geleneksel
web sitelerinden farklı olarak doğasının diyaloga açık olması” gibi yapısal
özellikleri yoluyla ölçümlenir (Dickey ve Lewis, 2010 s. 140). Bu dialoglu
alışveriş; ilişkileri inşa etme, sosyal durumu geliştirme ve potansiyel olarak
sosyal sorunları etkileyebilen veya kolaylaştırabilen güç dengesizlikleri gibi
söylem eylemlerini mümkün kılmaktadır. Sosyal hareketler, siber zorbalık ve
çocuklara yönelik çevrimiçi cinsel taciz sosyal medyanın içindeki ve/veya
yapısındaki söylem tarafından etkilenen veya başlatılan sosyal sorunlara
örnektir. Çoğu sosyal hareketlerin amacı zayıfın güçlendirilmesidir. Sosyal
medya, sosyal medya kullanıcıları arasında metinsel söylemin güçlenmesini
sağlamıştır. Gücü az olan toplumsal gruplar için gerçekliği geliştirmeyi
sağlamak bakımından Eleştirel Söylem Analizi ile güçlendirme motivasyonu
birbiriyle uyum içerisindedir. Buna karşın siber zorbalık ve çevrimiçi cinsel taciz,
savunmasız kişi/lerin sosyal medyadaki söylem yoluyla mağdur edildiği
durumlardır. Bu gibi vak’alarda, Eleştirel Söylem Analizi savunmasız kişi/ler
için sosyal medya çevresini geliştirmek için failler ve kurbanlar arasındaki
güç dengesizliklerini anlamada rol oynayabilir.
Bir sosyal hareket “
bir toplumsal çatışmayı ifade eden ve sonunda sosyal düzende dönüşümü amaçlayan
bir kolektif eylem biçimidir. Bir kolektif kimliğin inşasını temel bir unsuru
olarak içeren eylem ve etkileşim sürecidir. Bu tanımlama, eylem ve etkileşim
kavramları aracılığıyla söylem fikrini çeker. Sosyal düzenin dönüşüm nosyonu
Eleştirel Söylem Analizinin nihai ilgisiyle alakalıdır. Her iki kavram da sıradan
insanların yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Son zamanlardaki sosyal
hareketlerin en çok bilinenlerinden biri de Mısır devrimiydi. Facebook’da metin
aracılığıyla söylem yapanlar; protestolar
düzenledi ve hükümette “ülke çapında internet ve cep telefon bağlantılarını
kapatma” endişesine neden oldu (Nelson 2012, s. 21). Bu, sosyal medyanın
söylemsel sistemi yoluyla kanıtlanan ilişkileri inşa etme, sosyal durumu
geliştirme ve güç dengesizlikleri için güzel bir örnektir. Siber zorbalık,
enformasyon sistemi araştırmalarının ilgilendiği sosyal soruların başka bir
örneğidir. Cep telefonları ve elektronik aygıtların kullanımı aracılığıyla
kasti ve yinelenen zarara maruz kalma olarak tanımlanır (Gradinger vd., 2010;
Hinduja ve Patchin, 2011), siber zorbalık sosyal medyanın istenmeyen, tehlikeli
bir sonucu olarak tezahür etmiştir. Sosyal medya; anonimlik ve ciddi bir yaptırımla
karşılaşılmaksızın büyük bir kurban kitleye ulaşma olanağı sağlaması” nedeniyle
tehlikeyi daha da artırmaktadır (Snakenborg vd., 2011, s. 88). Geçenlerde
kamuoyunca bilinen siber zorbalık vak’ası Rutger Üniversitesi kampüsünde
gerçekleşti. Dharun Ravi oda arkadaşı Tyler Clementi’nin bir başka adamla
romantik bir buluşmasını çekti ve internette yayınladı. Ravi, web kamerada
gördüğü şeyleri anlatmak ve bir sonraki yayınını da başkalarına izletmek için
Twitter’a girdiğinde; söylem sosyal konu haline geldi (Mach, 2013). Bu vak’a
da, ilişki; Ravi ile takipçileri arasındaydı. Sosyal konu; romantik buluşmanın internetten yayınıydı ve
güç dengesizliği de Ravi’nin Clementi’nin mahremiyetine göz ardı etmesinde
açıkça görülüyordu. Son olarak, enformasyon sistemi araştırmalarının iç içe
geçtiği diğer bir sosyal sorun da
çocuklara yönelik çevrimiçi cinsel tacizdir. Çevrimiçi avcıların yakınlaşma/güven kazanma yöntemleriyle
(grooming method) ilgili araştırmalar; istismara uğrayan çocuklar üzerinde psikososyal etkilerini incelenmiştir. Sosyal medyadaki çevrimiçi avcılar
sayısız kurbana aynı anda erişebilir, anonimlik maskesi ardına gizlenebilir ve
çocuklar hakkında enformasyon toplayabilir (Berson, 2000). Sohbet yoluyla
çevrimiçi avcılar, çocukları metin (text), resim (picture), canlı web kamera
(live webcam) ve köprüler (hyperlink) yoluyla mağdur edebilmektedir (Quayle ve
Taylor, 2011). Sosyal medya; cinsel avcıların çocukları mağdur etmeleri için
onlara fiziksel olarak yakın olma gerekliliğini ortadan kaldırmaktadır (Albert ve
Salam, 2012). Bu söylemdeki ilişkiler çocuklar ile avcılar arasındadır. Sosyal
durum çocuğu kendi (kadın/erkek) tacizci arzularına taşımak için çevrimiçi
avcılar tarafından söylem oluşturulmasıdır. Güç dengesizliği çocukların
mağduriyeti olarak görülebilir.
Burada sunulan her bir
sosyal sorun örneği, enformasyon sisteminin ayrılamayacağı benzersiz söylem
evrenini göstermektedir. Sosyal medyadaki söylem toplumu ve sıradan insanların
hayatlarını etkilemektedir. Söyleme ve aynı zamanda söz konusu söylemdeki güç
ve sosyo-kültürel pratiklerine odaklanmakla Eleştirel Söylem Analizi olguları
araştırmak ve sosyal medyadaki kuramları geliştirmek için uygun bir yöntem
olacaktır. Enformasyon ve iletişim teknoloji türü olarak, sosyal medya,
kullanımını belirleyen işlevsel özellikleri vasıtasıyla kullanıcılar için
kolaylığı somutlaştırmaktadır. Bu, sosyal medya kullanımının istenmeyen
sonuçlarında yer alan risk nosyonunu da kapsamaktadır. Enformasyon
teknolojileri bakımından, tarih,
“teknolojilerin başlangıçta amaçlanan şekillerde ele alınmasının veya
kullanılmasının gerekli olmadığı” zamanların istenmeyen sonuçlarının
örneklerini sunar (Conole ve Dyke, 2004, s. 119). Sonraki bölümde; çocuklara
yönelik çevrimiçi cinsel taciz vak’asıyla; sosyal medyanın istenmeyen sonucunun
değerlendirilmesinde Eleştirel Söylem Analizinin kullanıldığı devam etmekte bir
araştırmanın ana hatları sunulmaktadır.
./..
Yorumlar
Yorum Gönder