Tweetler Nazi Aleyhtarı Mı? Anti-faşist Protestolarda Twitter, İktidar ve Ağlaşmış Kamular-I - Christina Neumayer - Bjarki Valtysson
Makalede,
anti-faşist protestolar özelinde Twitter’daki ağlaşmış kamuların iktidar
sorununu ele almaktayız. Çalışma, Almanya’daki milliyetçi gösterilerle birlikte
anti-faşist gruplar, sivil toplum kuruluşları ile sivil toplum tarafından
düzenlenen karşı protestolara (counter-protest) ilişkin üç nitel vak'a çalışması veri setlerinin bir parçası olan tweet analizlerinin sonuçlarına
dayanmaktadır. Bu çerçevede şu soru
sorulmaktadır: Twitter anti-faşist karşı protestoların iktidar mücadelelerinde
nasıl kullanılmaktadır? Makale, teknolojinin işlevleri ile politik (Örneğin;
sosyo kültürel) bağlam arasındaki etkileşimde; aktivistlerin Twitter’da hem iktidarla
mücadele etmek hem de iktidarı yeniden üretmek için kullandıkları taktikleri,
pratikleri ve stratejileri saptayarak sona ermektedir. Bu bizi daha geniş medya
ortamında iletişim sarmalının bir parçası olarak ağlaşmış kamular (networked
public) içindeki ve arasındaki iktidar tartışmasına götürmektedir.
Giriş
“Anti-faşistler #L1610
etiketiyle, Naziler #RaZ10 etiketiyle tweetlesin! Yayalım!” (15/10/2010).[1] 16
Ekim 2010 tarihinde Leipzig’de milliyetçi bir gösteri ile anti-faşist ve sivil
toplum ağları tarafından karşı protestosu öncesi sıklıkla retweet edilen (başka
birinin yazdığı tweeti yeniden tweet etmek) ilk tweetlerden biriydi. Birkaç ay
sonra Şubat 2011’de, radikal sağcı gruplar 13 ve 19 Şubat’ta Dresden kentinde
yapılacak bir yürüyüş için mobilize oldular ve buna yürüyüşü engellemeyi
amaçlayan büyük karşı protestolar eşlik etti. Bütün
bu olaylarda, sosyal web sadece mobilizasyon ve koordinasyon için değil aynı
zamanda haber medyasıyla etkileşim için de yoğun olarak kullanıldı. İnternet
Soğuk Savaş’daki kontrol çerçevesinde geliştirilmesine karşın, savaş karşıtı
isyana ve hippi kültürüne dayanan sayısal işbirliği ütopyasına dönüştü (Turner,
2006; Castells, 2001). Bu ütopya, kontrol ve manipüle edilebilen kitle iletişim
araçlarına kıyasla internetin demokratik tabanının potansiyeline dair aşırı
iyimser yorumlar yapılmasına neden oldu. Anlık dağıtım potansiyeline sahip farklı yöntemleri
sayesinde web’in sunduğu ağ yapısının var olan iktidar ilişkilerini ortadan
kaldıracağı ve daha eşit dağıtılan iletişim akışını sağlayacağı umuldu.
Twitter özellikle son
zamanlarda taban hareketlerini mümkün hale getiren bir unsur olarak ele alınmış
olmakla birlikte Mısır (Zuckerman, 2011) ve Moldova’daki (Morozov, 2009)
politik ayaklanmalarla ilgili olarak eleştirilmiştir de. Twitter katılım
fırsatları sunabilmesine karşın mülkiyet, enformasyonun kullanımı ve kontrolü,
gözetim ve gizlilik gibi unsurlardan dolayı baskıcı olarak da düşünülebilir. Winner (1986), bazı kendilemeleri
(appropriation)* başka kendilemelerden daha
fazla teşvik eden belirli bir amaç için tasarlanmış olmaları nedeniyle teknolojiler
doğal olarak politiktir demektedir. Feenberg (2010, s.6) teknolojilerin var
olan hiyerarşileri ve iktidar sistemlerini yeniden ürettiğini fakat politik
değişiğime yol açmak ve güce meydan okumak için yıkıcı eylemlere uygun
olabileceğini ileri sürmektedir. Sonuç olarak teknolojik ortamın sınırlılıkları
ve olanaklıkları farklı politik durumlara göre değişebilmektedir.
Makalede, ağlaşmış kamular
çerçevesinde protesto olaylarındaki tweetlerin nitel analizine dayanarak Twitter’da
anti-faşist karşı protestolardaki iktidar (power) ve çekişmeyi (contestation) incelemekteyiz. Twitter’daki anti-faşist karşı
protestolarda; iktidar nasıl yeniden üretilmektedir ve iktidara nasıl meydan okunmaktadır? Bu
soruya cevap vermek için; aktivistlerin hem iktidar ile mücadele etmek için
kullandıkları taktikleri, medya pratiklerini ve stratejilerini hem de iktidarın Twitter’da yeniden üretilmesinin
belirgin hale geldiği durumları saptamaktayız. Twitter’da ağlaşmış kamulardaki iktidarın
teknolojinin teknik olanakları (Hutchby,
2001) ve politik (Örneğin, sosyo kültürel, bağlam) olanakları arasındaki
etkileşimi olarak tartışmaktayız.
Twitter’da Anti-Faşist Protestolar: Vak'a, Bağlam ve Veri
Almanya’nın Saksonya
eyaletinin başkenti Dresden 2009’dan bu yana sağcı politikanın politik, yasal ve
sosyal açılardan tartışılmasında önemli bir rol oynamıştır. Ulusal Demokratik
Parti (NPD), Doğu Almanya Gençlik Derneği (JLO) ve bağlı radikal sağcı
grupların organize ettiği yürüyüş; 13 Şubat’ta (ve 19 Şubat 2011 tarihinde de)
II. Dünya Savaşı kurbanlarını anma günlerinin birinde yapıldı. Buna karşı sivil
toplum ve anti-faşist gruplar geniş çaplı engelleme ve karşı protestolar
düzenledi. 2011’deki engelleme hareketine, 2000 civarı neo-Naziye karşı yaklaşık
20000 karşı protestocu katıldı.
Veri toplamaya
aşağıdaki olaylarla ilgili kamuya açık çevrim içi iletişim ve temsil dahil
edildi. Genç Ulusal Demokratlarca (Junge
Nationaldemokraten) Ekim 2010’da Almanya’nın Leipzig kentinde “Gelecek
Hakkı” (Recht auf Zukunft) sloganı altında
çeşitli milliyetçi yürüyüşler, anti-faşist Kızıl Ekim (Roter
Oktober) grubu ve sivil toplum ağı Otur Leipzig (Leipzig nimmt Platz) ise engelleme ve oturma eylemi biçimde karşı
protestolar organize ettiler. 13 Şubat 2011’de Dresden’de; Doğu Almanya Gençlik
Derneği (Junge Landsmannschaft Ostdeutschland) ve Unutmaya Karşı Eylem İttifakı (Aktionsbündnis gegen
das Vergessen), Ulusal Demokratik Parti ve başka bağımsız grupların
oluşturduğu koalisyon yürüyüş organize ederken aynı anda anti-faşist
ittifak Nazisiz Dresden ittifakı da karşı protestolar düzenledi. Bu olay,
tarihteki en kalabalık neo-Nazi yürüyüşü olarak anılmıştı ve Dresden’in İngiliz
Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) ve Birleşik Devletleri Ordusu Hava Kuvvetleri
tarafından 1945’de II. Dünya Savaşında bombalandığından bu yana tarihsel bir öneme sahipti. Ayrıca Doğu
Almanya Gençlik Derneği 19 Şubat 2011’de başka bir milliyetçi gösteri daha
planladı. Buna karşılık anti-faşist Nazisiz Dresden grubu da gösterileri
engellemek için Avrupa’daki anti-faşist grupları, politik partileri ve Sivil
Toplum Kuruluşlarını harekete çağırarak karşı protesto organize etti.
Üç etkinlik de
birbirleriyle bağlantılıydı. Çünkü, Doğu Almanya’daki her iki şehrin coğrafi olarak birbirlerine yakın olmalarının yanı sıra Leipzig’deki yürüyüşlerin, kitle
iletişim araçlarının daha fazla ilgisini çeken ve genel olarak kamusal söylemde
önemli bir konu olan Dresden’deki daha büyük etkinliklerin hazırlığı
mahiyetinde olmasıydı. 19 Şubat’ta yapılması planlanan yürüyüş, polis baskısına
karşıydı ve 13 Şubat’taki etkinliğe ek olarak organize edildi. Bu yürüyüşlere
karşı, karşı protestoları oluşturan farklı gruplar birbirlerinden farklı politik
görüşlere sahipti. Aktörler; maddi zarar vermeyi de içeren sivil itaatsizlik
eylemleri yapan anti-faşist ve anarşist gruplardaki aktivistlerden, sivil
toplum gruplarından, sadece şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri yapan
yurttaşlardan, simgesel eylemlerde bulunan bütün politik yelpazedeki politikacılardan,
şehri simgesel olarak korumak için insan zinciri organize eden Dresden kentinden ve sessiz gece nöbetleri organize eden kiliseden oluşuyordu. Bu aktörler iki
büyük gruba ayrılabilir: Sadece simgesel eylemler yapanlar ve milliyetçi
gösterileri engellemek amacıyla şiddet içeren ve içermeyen sivil
itaatsizlik eylemlerinde bulunmaya hazırlananlar. Milliyetçi gösterilere
karşı ittifak oluşturan grupların hepsi Twitter’da tek etikette (hashtag)
temsil edilmektedir. Karşı protestolara katılan grupların çeşitliliğine karşın
mobilizasyon için kullanılan web sitelerinde ve bloglarında takip edilmesini
önerdikleri etiket aynıdır. Etkinlikleri içeren olaylardan müteşekkil ağlaşmış kamular bu
şekilde bağlantı kurmaktadır. Etkinlikler ile ilgili tweetler, ağlaşmış kamuları
oluşturan belirli bir etiket üzerinden filtrelenmektedir.
Burada kullanılan
veriler, daha geniş ölçekli nitel vak'a çalışması veri setinin bir
parçasıdır (Creswell, 1998). Mobilizasyon amacıyla kullanılan Facebook
grupları, Youtube videoları ve yorumları, bloglar, web siteleri, kurumsal kitle iletişim
araçlarının çevrim içi haberleri ile haberlere yapılan yorumlar, karşı
protestolardaki gözlem ve resmi olmayan röportajlarla alakalı olarak
yazarlardan birinin yazdığı notlar gibi etkinlikleri içeren farklı çevrim içi
iletişim biçimlerinden oluşmaktadır. Veri seti, protesto
öncesinde, sırasında ve sonrasında şu protesto # etiketlerindeki tweetleri
içermektedir: #19februar (4161); #13februar (1688); #1610; ve/veya #RaZ10
(413). Toplamda 6262 kamuya açık tweet,
hesap adları ve tarihleriyle birlikte toplandı. Analizin sonuçlarını sunarken derinlemesine analiz ve tartışma için tweetler belirlendi. Verilerin genel bir
görünümünü göstermeye yardımcı olması için kelime sıklığını (word frequency)
ölçmek amacıyla açık kaynak içerik analiz aracı Yoshikoder kullanıldı. Tweetlerde
en sık kullanılan ‘dresden’ kelimesini ‘naziler’, ‘polis’, ‘Leipzig’ ve
‘antifa’ kelimeleri takip etmektedir. En sık kullanılan kelimelerin kelime frekansı
ile kombinasyonları anti-faşist protestolardaki ana muhalefetleri
tanımlamaktadır. Şehirlerin isimlerinin sık kullanılması, yer ve zamanın
merkeziliği ile Twitter’ın dolaysızlığı
ve hareketliliğiyle ilgilidir.
Aşağıda, Twitter’ın
iktidarın yeniden üretilmesi ve müzakeresindeki rolünü; protestoya katılan aktivist grupların
metinsel temsillerine dair işlevleri ile grupların mücadelelerine katkıda
bulunmak amacıyla bu işlevleri kullanma taktiklerini incelemekteyiz. Twitter
akışında görünür hale gelen mücadele, bu vak'a bağlamında, kurumsallaşmış medyada görünürlük mücadelesi
olmasının yanında milliyetçi gösteri ile muhalifleri arasındaki bir mücadeledir
de aynı zamanda. Çatışmada, politik yelpazenin her iki radikal kanadındaki
gruplar ana akım medyada yeterince temsil edilmediklerini ve
marjinalleştirildiklerini düşünmektedirler (Neumayer, 2013). Twitter’ın
işlevleri aktivistler ve kurumsallaşmış medya arasındaki iktidar ilişkilerine
meydan okumak için uygundur ancak bu iktidar ilişkilerini yeniden üretir bir
yandan da. İşlevler, teknolojik ürünlerin olanaklılıklarından hareketle
anlaşılır. Hutchby’e göre (2001), olanaklılık, kullanımı düzenleyen bir dizi
sosyal veya teknik kuralla iç içe geçmiştir. Teknik ürünlerin olanaklılıkları
bu nedenle “insanların eylemlerine kendini dayatmaz” ancak daha ziyade kullanım
açısından “mümkün olanın sınırlarını” belirler. Aynı zamanda, “teknolojinin
eylem ve etkileşim için sunduğu olanaklara” olası çeşitli yanıtları
bulunmaktadır (Hutchby, 2001, s. 453). Diğer yandan protesto olayları
bağlamında tartıştığımız gibi teknoloji medya pratikleri ve taktikleri açısından
bazı durumlarda kullanışlı olabilir. Bu süreçler, Twitter’da, tasnif aracı
olarak etiketlerin kullanımı, başka kullanıcılara kamuya açık doğrudan tweet
gönderimi, retweet yaparak değerlerin paylaşımı ve yayılması ve iktidar
çekişmesi ve yeniden üretimi yoluyla oluşur. Buna karşın, çalışmadaki verilere
göre Twitter ve belirli teknik olanakları daha geniş bir medya ortamının içine
iliştirilmiştir. Günümüz medya ortamının bir parçası olarak Twitter’ın
anti-faşist protestolarda meydan okumak ve iktidarı korumak amacıyla
kullanımına dair tartışmamız ağlaşmış kamulardaki iktidar kavramı ile
çerçevelenmektedir.
Ağlaşmış Kamularda İktidar
Çekişmeli politikada
söylem, Foucault’a göre (1978; 2003) hakikat mücadelesiyle alakalıdır. Sonuç
olarak, karşı-söylemler egemen söylemlerin hakikatine veya meşruiyetine meydan
okumaktadır. Hakikate dair bu farklı bakış açılarının inşası iktidar ve
egemenliğe meydan okumak amacıyla sivil itaatsizlik içinde hareket eden
grupların politik inanç sistemlerine dayanmaktadır. Twitter, bu karşı
söylemlerin protesto olarak dile getirilebildiği bir platformdur. Diğer sosyal
web platformlarıyla benzer biçimde Twitter’ın teknik işlevleri, ağlaşmış kamular içinde politik
fikirlerin ifadesi için alan sunan bir ağ yapısını içermektedir. Ito (2008, s.
2), ağlaşmış kamuları “sayısal ağlaşmış medya ile giderek artan etkileşimi
beraberinde getiren sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmeler” olarak
tanımlamaktadır. Twitter gibi farklı medya platformlarının sağladığı ağlar
aracılığıyla ortaya çıkan ve giderek daha fazla iletişim kuran kamulara vurgu
yapılmaktadır. Benzer şekilde boyd (2011, s. 39) ağlaşmış kamuları; “ağlaşmış teknolojilerin yeniden
yapılandırdığı kamular”, aynı zamanda “ağlaşmış teknolojiler aracılığıyla inşa
edilen bir uzam” ve “insan, teknoloji ve
pratiğin kesişmesiyle ortaya çıkan hayali bir
kolektif” olarak tarif etmektedir. Örnek olayımızda Twitter, uzamı inşa
eder bununla birlikte insanların iletişimsel potansiyellerini ve pratiklerini
koşula bağlar ve sınırlar. Böylelikle kamusal alanın belirli biçimlerini inşa
ve yeniden inşa eder.
Kamusal bir alan içinde
oluşan kamular arasındaki ilişkilerin (Habermas, 1989) yeni olması şart
değildir fakat sayısal medya teknolojilerinin ağlaşmış yapıları nedeniyle yeni
ifade biçimlerini içermektedir. Splichal’ın (2010, s. 28) söylediği gibi,
“kamu, üyeleri (söylemsel olarak) oluşturan, biçimlendiren ve fikirlerini ifade
eden sosyal bir kategoridir.” Kamu bu nedenle kendi kendini tanımlama ve
aidiyet duygusu için bağlamı sağlayan sosyal bir kategoriyle işaretlenir.
Kamusal alan diğer taraftan “sadece onun altyapısıdır” (Splichal, 2010, s. 28).
Altyapı, bu tür bütün çerçevelerin faaliyet gösterdikleri politik, kültürel ve
ekonomik ortamlara yayıldıkları için teknik olmaktan çok daha fazlasıdır.
İletişim akışlarını kolaylaştıran uzamlar, söz konusu kamunun failliğini veya
kullanıcı manevra kabiliyetini etkileyen işlevlere sahiptir. Kahvehaneler ve
salonlarının Twitter gibi sosyal web platformlarından daha farklı işlevleri
bulunmaktadır. Bu nedenle de farklı etkileşimleri ve politik görüşleri ifade
biçimlerini teşvik edebilmektedir. İşlevler, belirli medya ortamlarından
belirli iletişime, kodlara ve kullanım davranış biçimlerine izin veren
iletişimsel uzamlar yaratmaktadırlar. Twitter’ın medya ortamı ve dayandığı kurallar
dizisi, kahvehanelerden farklı olmasına karşın benzer biçimde muhalefetin dile
getirilmesine olanak sağlamaktadır. Önemli olan, bu tür ağlaşmış kamuların ve
sayısal kamusal alanların ideal anlamda kamusal alanı temsil edip edemediği
değildir. Daha ziyade farklı kamuların nasıl “itici, (yeniden) üretici ve
(yeniden) dağıtıcı olabilecekleri, medya alımlama eylemlerinin yanı sıra söylem
ve sosyal değişim yoluyla ortak kültüre ve bilgiye katılabilecekleridir” (Ito,
2008, s.3).
Esasen modern
toplumların karmaşıklığından dolayı Habermas, ağ metaforunu kendisinin çoklu
kamular ve kamusal alanlar kuramına uygulamaktadır. Kamusal alana dair ana çerçevesi
kitle iletişim araçlarını temel almaya devam etmesine karşın Habermas (1996, s.
373) kamusal alanların farklı tür ve düzeylerini “birbiriyle örtüşen çoklu
uluslararası, ulusal, bölgesel, yer ve alt kültür alanlarına genişleten ağ”
olarak açıklamaktadır. Habermas’ın tanımladığı ağ yapısı, ağlaşmış kamuların
daha çağdaş kavramlarındaki teknik medya ortamından ziyade sosyo kültürel
bağlantılara dayanmaktadır. Kamusal alan içindeki kamular Habermas’a göre
(1996), kahvehaneler veya sokaklardaki gibi kamu alanlarındaki “geçici (episodic) kamular”; kongreler veya tiyatro gösterileri gibi etkinliklerde temsil edilen
“ara sıra (occasional)” ve “planlı (arranged)” kamular ve medya içeriklerinin okuyucular, izleyiciler
ve dinleyiciler gibi dünya genelindeki dağınık alıcılarının oluşturduğu “soyut
kamusal alan” biçiminde olabilir.
Twitter gibi sayısal
bir medya ortamının kitle mobilizasyonuna ve koordinasyonuna olanak
sağlaması, coğrafi olarak birbirinden uzak insanlara varoluş ve politik eyleme
katılma hissi vermesi nedeniyle (soyut kamular) geçici,
ara sıra ve soyut kamular aynı anda ortaya çıkar. Aynı zamanda planlı ve
ara sıra eylemlerde bulunan aktivistler koordine olmak için Twitter’ı
kullanmaktadırlar. Dolayısıyla boyd (2011) ile paralel olarak, analiz ettiğimiz
ağlaşmış kamular Twitter’ın sunduğu işlevler içinde çalışmaktadır ve Twitter
ortaya çıkan hayal edilmiş kolektifin doğasını etkilemektedir. Lâkin, örnek
olayımızın gösterdiği gibi, oluşan etkileşimlerin doğasını belirleyen yalnızca
söz konusu kamusal alanın teknolojik altyapısı ve mimarisi değildir. Çünkü kamunun üyeleri ağlaşmış kamular olarak kendini inşa etmeden önce kültürel
ve politik inançlar tarafından şekillenir.
Radikal demokrasi perspektifinden
söylemsel çekişme (Laclau & Mouffle, 1985; Mouffe, 2005; Dahlberg,
2007); benzer düşünen radikal grupların
kamusal söyleme girmeden önceki ve girdiklerindeki çevrim içi iletişimini
içermektedir. Bu makalede analiz edilen tweetler sadece grupların içindeki
söylemin değil aynı zamanda söylemin kitle iletişim araçları gibi ana akım medya kuruluşlarıyla iletişimle nasıl biçimlendirildiğini göstermektedir. Yine
de bunlar Negt and Kluge (1972)’in bahsettiği kapitalist ideolojiden bağımsız ve
eleştirel örgütler olarak aşağıdan devrim yapma potansiyeli taşıyan proleter
karşı kamular değillerdir. Söz konusu karşı kamular; alt grupların (subordinated)
üyeleri arasında kimliklerin, çıkarların ve gereksinimlerin muhalif yorumlarını
vurgulayan Fraser’ın (1992) madun kavramı (subaltern) gibi güncel bakış
açılarıyla daha fazla benzerlik gösterir.
Bu makalede çalışılan
grupların söylemleri; iktidar ve tahakküme katkıda bulunabilecek temsillere
dayanmaktadır (Fairclough, 2003, s. 9). Anti-faşist protestolarda bu temsiller;
iki politik konumun görünüşte açık bir kutuplaşmasını yaratan anti-faşist
gruplar ile milliyetçi gösterilerden müteşekkil kamularca oluşturulur. Bununla
birlikte neo-Nazilere karşı bir muhalefeti şekillendiren ittifak farklı
gündemlere sahip farklı alt gruplardan oluşmaktadır. “Demokratik çoğulculuk
(plüralizm)” kavramında (Laclau & Mouffe, 1985; Mouffe, 2005) politik bir hedefe ulaşmak amacıyla belirli etkinlik içindeki (çalışmaya
konu, Nazileri engelleme etkinliğinde) farklılıklar olarak görülür. Dolayısıyla Twitter’da
anti-faşist söylemlerin tezahürü egemen ve madun arasındaki etkileşimlerin
altını çizerek muhaliflikle tanımlanan ağlaşmış kamuları inşa eder (Brouwer,
2006; Warner, 2002). Bulgularımız, ağlaşmış kamuların “akışkan doğasının” bu muhalifliğin sınırlarını tanımlayan bağlam olduğunu göstermektedir.
Bu yalnızca Twitter’ın
teknolojik işlevlerini kapsamakla kalmaz aynı zamanda makro sosyo kültürel
düzeyde iletişim sarmalındaki rolünü de kapsar. Bu bağlamda, Twitter akışı
içinde üretilen neo-Nazi ve anti-faşist söylemler bir iletişimsel uzamdan diğerine akar ve yeni hayal edilmiş kolektif biçimlerinin ortaya çıkmasına olanak
sağlar. Vak'a çalışmamızda bu teknolojik yöndeşme, sosyal web ve ağ
yöndeşmesi aracılığından dolayıdır (Dwyer, 2010) ve Twitter’da başlatılan
iletişim bir platformdan diğerine çok kanallı ve çok modlu bir biçimde
akmaktadır (Castells, 2009). Bu nedenle, burada analiz edilen iletişim akışlarına
göre; Twitter’da etkileşim durmaz ancak diğer medya tarafından Twitter gibi
çevrim içi medya zamansallıklarının kitle iletişim araçlarıyla melezleştirildiği
(Chadwick, 2011) çapraz-medya erişim akışı olarak alınmaktadır. Bu iletişim
akışı ve ağlaşmış kamular için farklı biçimlerinin yaratımı, -ortaya çıktıkları
çok modlu ve çok kanallı bağlamlara bağlı olarak- söz konusu muhalifliği
gerçekten belirleyen bağlamın karmaşık iktidar ilişkilerinde
özetlenmektedir. Verilerimiz bu nedenle
muhalifliğin sadece iki grup arasında (neo-Nazilere karşı anti-faşistler)
ortaya çıkmadığını aynı zamanda kitle iletişim araçlarında nasıl temsil
edildiklerini de göstermektedir. Yine de bu iktidar ilişkilerinin istikrarlı
olmadığını söylem içinde inşa ve yenide inşa edildiklerini belirtmek önemlidir.
Başka bir deyişle, iktidar, Twitter’da ve Twitter ile genel olarak çağdaş
medyanın büyük ölçekli çok modlu ve çok kanallı melezleşmesi arasındaki temsile
nüfuz eden yaratıcı, eğlenceli ve üretken bir jenaratördür.
Foucault’nun (2002)
kavramsallaştırmasında, üretken direniş iktidar ilişkilerinin ortaya çıkışı
için ön koşuldur. Dahası, iktidar ilişkileri iki vazgeçilmez unsura
dayanmaktadır: “‘öteki’ (iktidarın uygulandığı kişi) eyleyen bir özne olarak
tanınır ve sonuna kadar öyle sürdürülür ve bir iktidar ilişkisi ile
karşılaşıldığında, bütün bir “yanıtlar, tepkiler, sonuçlar ve olası müdahaleler
(intervention)** alanı açılabilir’” (Foucault,
2002, s. 340). Makro iktidar süreçleri, egemen söylemsel oluşumlara göre
kamuları biçimlendirmesine karşın iktidar daima diğer eylemleri etkileyen eylem
dizisidir ve söylem içinde yeniden inşa edilir ve meydan okunur.
Analizimizde
gösterileceği gibi bu aynı zamanda neo-Nazilere karşı anti-faşist (aktivistler, sivil toplum grupları, yurttaşlar,
politikacılar, Dresden kenti, Kilise) ortak terimi altında bir dizi kamuların
görünüşte aleni ittifakın ortaya çıkan ağlaşmış kamuları arasında da
geçerlidir. Ayrıca iletişim sarmalının melezleşme süreçlerinde bunların nasıl
inşa edildiğine ve genişlediğine etki etmektedir. Diğer yandan Twitter’ın içkin işlevlerinin (özellikle etiketler,
doğrudan tweetler ve retweetler) iletişimi nasıl biçimlendirdiğine, iletişimin
ortaya çıktığı bağlama, farklı ağlaşmış kamu formları arasındaki iktidar
ilişkilerini nasıl şekillendirdiğine odaklanmaktayız. Analizin sunumu bu
işlevler tarafından yapılandırılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder