Stonewall, Bugünlerde Niye Değerli? I - Andy Thayer
Andy Thayer
LGBTQ Eşcinsel Özgürlük
Ağının ortak kurucusu. Kürtaj ve göçmen hakları, polis şiddeti, ırkçılık, savaş karşıtlığı ile
Filistin yanlısı hareketleri desteklemekte
Stonewall
sadece LGBT hakları için ayaklanma değildi. Irkçılık, savaş ve yoksullukla
mücadele eden daha geniş bir hareketin bölümüydü aynı zamanda. Bugünün tatlı su
gay aktivizminin ötesine geçerek onun anti-kapitalist kimliğini hatırlamamız
gerekmekte.
Elli yıl önce bu ayda
polisin New York Stonewall Inn’e düzenlediği baskın, LGBT tarihinin en önemli
olayı olarak görülmesi yaygın kabuldür. Yeryüzünde milyonları kimliklerini
gizlemekten vazgeçip ifşa etmeye ve özgürlükleri için savaşmaya teşvik eden bir
hareketi üretti. Olayın ehemmiyetine karşın, 1969 Stonewall İsyanı ile başlayan
hareket bugün bile yeterince anlaşılmıyor hatta hareketten övgüyle bahseden
radikal LGBT kişilerce bile.
Bugünlerde Black Lives
Matter (Siyahların Hayatı Değerlidir)* eylemcileri, Martin Luther King, Jr, Ella Baker, Malcolm X ve Black Panther Party gibi
cesur öncellerin radikal fikirlerini, “ılımlıların” ya onların fikirlerini
çarpıtarak ya da onları büsbütün görmezden gelerek önemsizleştirdiğine dair haklı şikayette bulunuyorlar.
Aynı biçimde -Stonewall’ın
bu yarım yüzyılıncı yıldönümünde- Stonewall’u; anlamsız kendi kendine kutlama,
gökkuşağı temalı geçit töreni arabaları ve
politikacılar için bir fırsat olarak gören “ana akım” LGBT kişileri, liberaller
ve muhafazakarlardan da benzer davranışı beklemeliyiz.
Stonewall son derece radikal bir olaydır, çok ırklı bir grup LGBT kişilerinin polise karşı birkaç gece ayaklanarak gay karşıtı sıradan baskının yönünü değiştirmesi nedeniyle değil sadece.
Stonewall son derece radikal bir olaydır, çok ırklı bir grup LGBT kişilerinin polise karşı birkaç gece ayaklanarak gay karşıtı sıradan baskının yönünü değiştirmesi nedeniyle değil sadece.
Stonewall hareketi,
daha önceki ılımlı “eşcinsel” hareketten tamamen zıt bir biçimde cinsiyet kalıp
yargılar kuşağına (generations of gender stereotypes) özür dilemeden meydan
okudu. Eşcinsel eylemciler, LGBT kişilerin zaten içinde yaşadıkları topluma
“normal” ve “tehlikesiz” olduklarını kanıtlama konusunda saplantılı olmalarına
karşın Stonewall-dönemi eylemcileri toplumun kendisinin hasta ve radikal
revizyona ihtiyacı olduğunu bilinçli biçimde gördü.
Buna karşın bugünlerde
LGBT eylemcilerinden sadece radikal bir azınlık her iki kurumun kaldırılması
isteğinde bulunarak polis ve Birleşik Devletler ordusunun ırkçı şiddetini
kınamaktadır. Stonewall dönemi sırasında pek çok LGBT eylemcisi, ulusal çapta koordine
edilmiş polis şiddeti kampanyasıyla karşı karşıya iken açıkça devrimci olduğunu
söyleyen Kara Panter Partisi’ne (Black Panther Party) destek verdi.
Oysa bugünlerde çoğu kâr
amacı gütmeyen LGBT kuruluşu Amerika’nın yurtdışındaki savaşına dair herhangi
bir şey söylememekte veya daha kötüsü Amerikan yurtseverliği ile kendilerini
sarmakta. Çoğu yerel Stonewall dönemi kuruluşu; Birleşik Devletler
askerleriyle savaşan Vietnam’ın “Ulusal Kurtuluş Cephesi (National Liberation
Front)” ile bilinçli dayanışma içinde “Gay Kurtuluş Cephesi (Gay Liberation Front, GLF)”
ismini benimsemişti. Amerikan milliyetçiliğini reddettiler ve Vietnamlıların
Birleşik Devletleri yeneceğini ve ülkelerinden zorla çıkaracaklarını umut
ettiler.
Uzun lafın kısası
Stonewall hareketi itibar politikasının antiteziydi bunun yerine bütün Amerikan
toplumunu tamamen eleştiren radikal baskı karşıtı siyaseti temsil ediyordu.
Stonewall Tek Değildi
Olayları aklamak için
bazı beceriksiz çabalara karşın ana kaynak beyanların çoğu; Stonewall Inn'in
bütün cinsel azınlıklar da dahil farklı ırktan müşterilerin geldiği alt sınıf
"meyhane" olduğunu söylemektedir. Son yıllarda polis baskınına
misilleme amacıyla ilk taşı atan kişinin cinsiyet kimliği, ırkı ve cinsel
yönelimi hakkında şiddeti tartışmalar olmaktadır. Bitip tükenmek bilmeyen
saptama çabaları. İlk taşı atan renkli bir trans kadın mı, polis onu devriye
arabasına sokmaya çalışırken aktif olarak mücadele eden bir lezbiyen kadın
(ırkı tanımlanmamış) mı ya da tamamen bir başkası mı?
Ancak, hareketimizin
yeniden doğuşunu sağlayanın Sivil Haklar Kampanyasında kokteyl yudumlayan
kalabalık kaymak tabaka olduğu fikrini çürütmekten başka konu hakkında
tartışmak yararsızdır. Çünkü Stonewall'daki ayaklanma tek değildir.
1966-1969 arası en az
üç tane başka LGBT ayaklanması oldu, LGBT mekanlarına düzenlenen şiddetli polis
baskınlarına tepki olarak. Üstelik, o dönemde Stonewall'ın ne kadar yetersiz belgelendiği düşünüldüğünde -Village Voice'da rahatsız edici makale ve
birkaç fotoğraf sadece- aynı zamanlarda yaşanan ve tarihin derinliklerinde
kaybolan diğer LGBT ayaklanmalarının olması muhtemeldir.
Stonewall'u özel yapan
şey ayaklanmanın kendisi değil, meydana geldiği özel tarihsel bağlamdır. Bu
bağlam, takip eden haftalarda, aylarda LGBT kişilerini sırayla radikal
hareketler organize etmeye başlamaya teşvik etti. İşte bu ayaklanmayı
tarihimizde simgesel (ikonik) statü kazandıran neden ayaklanmanın kendisi
değil, ayaklanma sonrası örgütlenmelerdi.
1968-73 Hareketlerinin Gücü
1968'den 1973'e kadar
olan dönem modern Birleşik Devletler tarihindeki bir avuç kısa anlardan
birisiydi, sadece LGBT kişileri yoktu aynı zamanda savaş karşıtı eylemciler,
renkli insanlar, çevre hareketi, işçi hareketi ve kadınların yaptığı son derece
hızlı ve kapsamlı gelişmeler de vardı.
Gay hareketinin yasal
kazanımları bu dönem sırasında yetersiz olmakla birlikte tek çatı altında
kolektif çalışmayı (movement-building) başlatmaları bütün sonraki
kazanımlar için son derece önemlidir. Birleşik Devletler tarihinde ilk
kez; yakın zamanda toplumun önüne çıkan LGBT kişilerin kolayca katılabildiği
ve örgütlenebildiği geniş kitlelerce tanınan bir kamu tüzel kişiliği olarak
öteki milyonların toplum önüne çıkmasına yardım etmek ve böylece kendi kendini
tanımlayan gay toplumunu, milyonlarca insana yönelerek genişletmek için çok
önemli bir adım atan bir gay hareketi kurdular.
LGBT kişileri büyük bir
aktivizm mayasının bir parçasıydı. Kara Panter Partisi’nin (Black Panther
Party) "hayatta kalma programı" örneği vasıtasıyla Kara Güç (Black
Power) eylemcileri fakir kişileri doyurmak için yiyecek yardımı programını
(food stamps program) dört katı artırmaya zorladılar. Son derece ırkçı
Nixon yönetimi daha öncesinde ve sonrasında hiç görülmemiş bir ölçüde ulusal
ölçekte pozitif ayrımcılık yapmaya zorlandı. Yeniden canlandırılmış kadın
hareketleri sokaklarda organize oldu ve kürtaj hizmetleri sağlamada doğrudan
süreç başlatmak için kanunları çiğnediler. 1973'de Roe v. Wade davasını kabul etmek için Nixon etiketli, kürtaj
karşıtı Yüksek Mahkeme'yi (Supreme Court) yönlendirdi.
Otomobil işçileri, maden
işçileri, taşıma işçileri ve posta işçileri içindeki alt kademede görevli
işçiler katı, çok kötü bir şekilde yozlaşmış ve anti-komünist sendika
liderliklerini derinden sarstı. Irkçı patronlar, sendika aktivistlerinin mağduriyetleri
ve fazla mesailere karşı resmi olmayan grevlere öncülük etti. 1973'te işçilerin
reel ücretlerini yüksek noktaya getirdi, o zamandan beri Birleşik
Devletlerinde benzersiz bir durumdur. Muazzam çevre hareketi görünüşe
göre bir gecede doğdu. İş dünyası yanlısı Nixon yönetimini Çevre Koruma
Ajansını (Environmental Protection Agency) kuran geniş çaplı çevre mevzuatını
imzalamaya zorladı ve bundan önce yeterli gücü olmayan Temiz Hava, Temiz Su ve
Soyu Tehlikede Olan Türler Yasasını (Clean Air, Clean Water, and Acts)
hızla genişletti.
Ve sonunda, ülkelerinin
kendi kaderini tayin edebilmesi mücadele eden Vietnamlılar ile dünyanın her
yerindeki eylemcileri ittifak yaptı, savaş karşıtı hareket Birleşik Devletler
toplumunun hemen hemen her alanına nüfuz etti –en önemlisi de askeri alana.
Tarihin bilinen en
güçlü emperyal gücünün yenilmesini çabuklaştırdı. Yaklaşık 20 yıl “Vietnam
Sendromu” sonraki Birleşik Devletlerinin başkanlarının küçük uluslar dışında
geniş çaplı işgal başlatmalarını engelledi. Bu bakımdan hiç kuşku yok ki milyonlarca
siyah ve kahverengi hayat kurtuldu bu dönem boyunca.
Bu hareketlerin hiçbiri
nihai başarı olduğu iddia edemez. Bugün pek çoğunun içi oyuk ve dağınık halde. Ancak
zirvedeyken diğer tarafı çarpıcı tavizler vermeye zorlayan bir gücü kullandılar
–Trump ve bütün öncellerinin geri almak için bütün güçleriyle çaba
harcadıkları, kazanımlardır bunlar.
Eski düzenin devrimci
devrilmesinden başka, tarihteki bütün hareketler eninde sonunda düşüş gösterir.
Fakat süreçler asla doğrusal değildir: Bazen şiddetli şoklarla kesintiye uğrar,
olumlu manada Stonewall Ayaklanması gibi. Bazen de olumsuz anlamda Büyük Buhran
(Great Depression) ve 1930'larda Almanya merkezli dünyanın ilk gay hareketini
imha eden Nazizm'in zaferi gibi. Bugün pek çok işaret Birleşik Devletlerdeki
LGBT hareketinin birkaç yıl önce doruğa çıktığını işaret etmektedir, Trump
göreve başlamadan önce.
Stonewall döneminin üye
odaklı, hepsi gönüllü organizasyonlarıyla tamamen zıt olarak, bugünün
LGBT organizasyonları; doğrudan veya dolaylı olarak politikalarını kontrol eden
vakıf paraları ve zengin bağışçılara bağlı nüfuzlu sponsorlarını gücendirmemeye
devamlı özen gösteren personel/çalışan odaklı gruplardır. "Liderler" kâr
amacı gütmeyen kuruluşlar, vakıflar, danışmanlıklar ve Demokrat Parti ve onun seçim
kampanyaları işlerinin sonsuz döner kapısından geçiyorlar. Stonewall döneminin
cesur organizasyonlarından ziyade bugünkü hareketimize; smokinli davetlerde
yüksek mevkili kişilerle sıkı fıkı olan altı haneli maaş alan yetkili
müdürlerce işletilen katı “kâr amacı gütmeyen” organizasyonlar egemendir.
Gerçek radikalizm, akademikleşmiş “queer teori”nin radikal konuşmaları, “sanal
(virtual)” yapay kamuoyu oluşturma (astro-turfing) ve taban organizasyonları da
sosyal medya ile değiştirildi.
LGBT haklarına özellikle
trans kişilerin haklarına her haftanın başka bir saldırı daha getirecek gibi
görünmesine şaşırmalı mıyız?
Stonewall döneminin
getirdiği gibi hızlı ve kapsamlı değişiklikler istiyorsak, sormak zorundayız: O dönem eylemcilerinin böyle
etkin organize olmalarına neden olan nedir?
Kitlesel Katılım ve de Ana Partilerden Tiksinme
Stonewall öncesi
harekete dair bir takım açıklamalar; 1950’lerin başında doğan eski eşcinsel
hareketin büyüyen siyah, kadın ve savaş karşıtı hareketlerin radikalliğinin giderek
daha çok etkisi altında kaldığına işaret etti.
Fakat işaret edilen bu genel etkiler; 1966 San Francisco’daki Compton
Cafeteria ayaklanması gibi daha önceki bir avuç LGBT ayaklanmasının ardından
böyle bir rota değişikliği olmamasına karşın eylemcilerin Stonewall
ayaklanmasını müteakiben niçin böyle
radikal bir rota değişikliğine gittiğini açıklamada hâlâ yetersiz
kalmaktadır.
LGBT tarihçileri birkaç
Stonewall dönemi ileri gelen LGBT eylemcisinin; özellikle Vietnam’daki Birleşik
Devletler savaşı gibi Stonewall öncesi diğer hareketlerde de etkin olduğuna
işaret ettiler. Ancak hiç kimse 1968-69 savaş karşıtı hareket içindeki
tartışmalara bakmadı. Siyah Güç (Black Power) hareketinin 1968-69’daki hızlı
gelişmesini kendi haline bıraktı. Oysa her iki hareket de bu eylemcileri son
derece etkilemişti. Onlar (tarihçiler), bu nedenle, genç eylemcilerin Gay
Kurtuluş Cephesi’ne (Gay Liberation
Fronts) getirdiği politikaları açıklamada yetersiz kaldılar. Gerçekten de,
Stonewall’dan sonra kitlesel LGBT hareketinin doğmasını sağlayan ve pek çok
LGBT kişisinin kendine bakışını kökten değiştiren bu –doğrudan eylem ve kendini
özgürleştirme (self-emancipation)- gibi politikalardır.
Daha önce de
bahsettiğim gibi, 1968-1973 arası modern Birleşik Devletler tarihinde bir avuç
kısa dönemlerden biridir. İki köklü ve eşit derecede gerekli etmen LGBT
tarihinde en kapsamlı ve hızlı ilerlemeci değişikliğin yöndeşmesini (converge) üretti: (1) kitlesel sosyal katılım; ve
tarihçiler tarafından oldukça az işaret edilen (2) kurulu politik partilerden
kitlesel yabancılaşma. Her iki etmen de 1968-1973 radikal hareketlerin
doğuşundaki "kusursuz fırtınayı" ürettiler ve dolayısıyla bugün hızla
ilerlemeyi arzu edenler için deniz feneri haline geldi o dönemler ve hızla ilerlemeye
mecbur etti. Olanların nedenini anlamak için birkaç on yıl öncesine saati
geri almamız gerekir ilk önce. 1960'larla ilişkili kitlesel sosyal katılım
politikası II. Dünya Savaşından hemen sonrasındaki döneme kadar doğrudan
izlenebilir. Savaşı müteakip "demokrasi" için savaşırken hayatların
tehlikeye atan siyah gaziler Jim Crow** ırk
ayrımcılığı ve bunu destekleyen şiddet içeren ırkçılığa geri döndüler.
1954 Brown v. Topeka Eğitim Kurulu
davasında Yüksek Mahkeme (Supreme Court) kamu okullarındaki çocuklar arasındaki
ırk ayrımcılığını resmen yasakladı ancak karar hiçbir şeyi değiştirmedi, aslına
bakılırsa Amerikan demokrasisinin herkese uygulandığı yalanını bilfiil
görmesini sağladı.
Vaat ve gerçeklik
arasındaki bu tezat; 1955-56 Montgomery destanının (epic)*** arkasındaki asıl itici güçtür. Çok da istekli
olmamasına karşın Martin Luther King, Jr'ın Alabama'da başlattığı otobüs
boykotu onun sivil haklar kahramanı olmasının yolunu açtı. Hareket gücünü
sadece kentin siyah topluluğun kitlesel sosyal katılımından değil ayrıca yeni hareketin her iki ana politik partiye olan derin
güvensizliğinden de almıştır. Oysa King'in babası ve onun neslinin siyah
eylemcileri İç Savaş'dan (Civil War)**** beri
özgürlük partisi olarak Cumhuriyetçi Parti ile alenen kucaklaştı. King, Jr'un
neslinin eylemcileri ise, köleliğin kaldırılmasından beri partinin
siyahlar için ne yaptığını sordu.
Demokratlar Jim Crow ve
Klan'ın***** partisi olduğu için her iki parti
değişiklik isteyen Güney'deki siyahlara aşılamaz engeller (brick wall)
çıkardılar. Kendi özgürlüklerinin ancak kendi çabalarıyla gelmek zorunda olduğu sonucundan başka pek az diğer sonuçlara ulaşabildiler.
Onların hareketi 1963
Washington büyük Yürüyüşüne****** taşıyan bu
bağımsızlık ve kendini özgürleştirme ruhudur. Washington'da her iki partiye de
mesafeli davranıldı ve yürüyüşü organize edenler, Başsavcı Robert Kennedy'nin
yürüyüşe son verme talebine boyun etmeyi reddetti. 1960'ların ortalarındaki
büyük medeni haklar kanuna mecbur etme ve Birleşik Devletlerdeki resmi ırk
ayrımına (apartheid) son verme bu şekilde oldu. Stonewall'dan kısa zaman önce
meydana gelen büyük olaylar LGBT kişilerini, benzeri bağımsızlık ve kendini
özgürleştirme ruhuna sahip olmaya zorladı. Daha önceki polis şiddetine
gösterilen tepkiden farklı olarak bu polis saldırısına tepki göstermesinin
nedeni budur.
4 Nisan 1967'de Martin
Luther King, Jr; Vietnam Savaşına karşı yaptığı çığır açan Riverside Church konuşmasıyla daha sonra LGBT hareketinde popüler olacak genç eylemcilerin de
dahil olduğu savaş karşıtı hareketin kahramanı oldu. Konuşması nedeniyle, yüzlerce
gazete başyazısında şiddetle kınandı. Hem önde gelen liberal ve muhafazakar
yorumcular hem de ana akım sivil haklar liderleri ona karşı çıktılar. Alt
tabakadan gelen sivil haklar eylemcileri ve genç ve tecrübesiz savaş karşıtı
hareket vardı sadece onu destekleyen.
Bir yıl sonra aynı
günde Memphis'de grevdeki temizlik işçilerine destek olurken King suikaste
kurban gitti. Çoğu siyahın Amerikan "demokrasisine" ne kadar derinden
yabancılaştığının ifadesi olarak ayaklanmalar, Birleşik Devletlerdeki hemen
hemen bütün şehirleri sarstı. Reform yapılmasına izin vermek için elinden
geleni yapan kişinin, bunun yerine ırkçı şiddette öldürülmesi pek çoğunda
politik sistem ve onun partilerinin telafi edilmeyecek bir biçimde iflas ettiği
izlenimi uyandırdı.
Buna karşın birçok genç
beyaz eylemci sisteme dair inancını korudu. 1964 seçimlerinde ekseriyetle beyaz
Demokratik Toplum için Öğrenciler (Students for a Democratic Society) hareketi, alenen savaş yanlısı ideolojik olarak sağcı Barry Goldwater'e karşı
"barış" adayı olarak seçim kampanyası yürüten Lyndon Johnson'u
destekledi. Johnson’un yurt içi programından hoşlanan fakat savaştan
hoşlanmayan ve onun sona erdirme vaadine inanan savaş karşıtı genç eylemcilerin
sloganı “Yarı Yola Kadar LBJ” idi. Seçimi kazanması üzerine, LBJ dramatik bir
şekilde Vietnam Savaşını tırmandırdı.
Dört gün sonra Robert
Kennedy suikaste kurban gitti tıpkı 2 ay önce King'in gitmesi gibi. Pek çok genç eylemciye
heyecan veren ve kendini “savaş karşıtı” aday olarak yeniden markalaştıran
Kennedy şimdi ölmüştü.
26-29 Ağustos’a
girerken -Chiago’daki 1968 Demokratik Kongresi- bir çok genç savaş karşıtı
eylemci; sistemin kendi kendini düzeltebileceği umut etmeye devam etti. Çoğu,
Demokratların “savaş karşıtı” kalan adayı
Eugene McCarthy ile aynı çizgide yer aldı. Savaş yanlısı aday Başkan Yardımcısı
Hubert Humphrey tek bir eyalette ön seçimi kazanamamıştı. Bunların arasında
Kennedy ve McCarthy Demokratların ön
seçim oylarında yüzde 68,7’e ulaştı.
Savaş yanlısı adayın kazanabilmesinin yolu yoktu, değil mi? Kongre
salonunun dışında Belediye Başkanı Richard J. Daley’in polis gücü; Amerikan demokrasisine
dair kalan umutları ve savaş karşıtı eylemcilerin başkanları dışında herkesi copladı.
Amerikan demokrasisi ve
onun iki politik partisine olan inanç, genç siyah ve beyaz eylemcilerin büyük
bölümü arasında paramparça olmuştu. Aynı kişilerin pek çoğu birkaç ay sonra tüm
ülkede peyda olan yeni kurulan Gay Liberation Front (Gay Kurtuluş Cephesi) saflarını doldurmaya
başlayacaktı. Politikacılar ve partilerinin iflasıyla birlikte değişim
insanların kendisi tarafından yapılmak zorunda olacaktı.
Eski eşcinsel hareketin
yapmaya çalıştığı gibi, uzmanları ve politikacıları, LGBT kişileri “hoş görmeye” ve “kabul etmeye” ikna etmek
yerine şimdiki iş onları reddetmek ve kendilerine yeni bir toplum inşa etmeye
başlamaktır. Öz nefreti (self-hatred) kınayan, eşcinsel atalarının eski saygı ve
itaat gösteren mütavazı yaklaşımına karşın yeni eylemciler gururla “Gay İyidir
(Gay is Good)” diyerek tam da eski Siyah Güç (Black Power) eylemcilerinin
“Siyah Güzeldir (Black is Beautiful)” beyanına atıfta bulunarak gururla
kimliğini ilan ediyorlardı ve kadınlar da “Kadın Gücü (Women Power) ” nü
kutluyorlardı.
Örgütlenmede bütün
önceki deneyimler için, 1950’lerin ve 1960’ların eski eşcinsel hareketinden
gelen oldukça az eylemci radikal, yeni harekete geçiş yaptı.
./..
Yorumlar
Yorum Gönder