Türkiye’de Demografi İslamlaşmaya Frendir - The Economist
Hükümetin daha dindar bir toplum yaratma çabası niçin başarısız
Türkiye’nin Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “dindar
nesil” olarak isimlendirdiği şeyi büyütme arzusunu saklamıyor. Adalet ve
Kalkınma (AK) Partisinin; Türkiye’nin hâkim gücü olduğu 2002’den beri
anayasal olarak seküler cumhuriyetteki İslamcı topluluğun rolünü artırması slogandan
ibaret kalmadı, daha fazlası oldu, pek çok hükümet politikasında ifadesini
buldu.
İktidardaki 16 yılı boyunca, Erdoğan binlerce yeni
cami yapılması ve İmam Hatip olarak bilinen İslami meslek okulları açılmasının kontrolünü
elinde tuttu. Bu okullardaki öğrenci sayısı 2012 yılından beri beş kattan daha
fazla arttı ve 80 milyonluk ülkede 1.4 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Camilerdeki vaazların
yürütülmesinden sorumlu kurum olan Diyanet’in bütçesi hızla büyüdü ve bu
süreçte birkaç bakanlığı solladı.
Fakat ilginç bir şekilde bu politikalar arzu edilen
sonucu vermiş gibi görünmüyor. On yıl önceki olduklarından daha fazla dindar
olmuş gibi görünmüyor Türkler. İslami okulların kontenjanları boş kalıyor ve hızla
değişen topluma kardeşliğin (ihvan) giderek daha fazla ayak uyduramadığı
görünüyor.
Yerel kamuoyu şirketi olan KONDA tarafından yapılan
bir araştırmaya göre, 2008-2018 arasında; kendini dindar olarak niteleyen
Türklerin oranı yüzde 55’den yüzde 51’e düştü. Başörtüsü takan kadınların sayısı
zar zor arttı on yıl önce yüzde 52 iken yüzde 53’e çıktı. Düzenli oruç
tutanların oranı yüzde 77’den yüzde 65’e düştü. Bu arada, ateist sayısı artarak
yüzde 1’den yüzde 3’e çıktı.
Hükümetin İslami eğitimle standart eğitimin birleştiği
İmam Hatip okullarına para dökmesine karşın arz talebi aşmaya devam ediyor.
Lise seviyesinde, düz okullarla karşılaştırıldığında geçen sene düz okulların
kontenjanlarının yüzde 95’i dolu iken İmam Hatipler de bu yüzde 52 oldu. Ayrıca
bu okullar ötekilerden daha az başarılıdır. Üniversiteye girme açısından
kıyaslandığında da, İmam Hatip öğrencilerinin düz ve özel okul öğrencilerine
oranla üniversiteye girme olasılıkları iki kat daha düşüktür.
KONDA’nın Başkanı Bekir Ağırdır’a göre; Türk toplumunu
yeniden şekillendirmeye dair İslami girişimlere en büyük fren tartışılmaz
biçimde demografidir. Türkiye’de kırsaldan şehre göç aralıksız devam
etmektedir. Bu bir ölçüde Türkiye’nin kentsel mekanını daha dinsel ve
muhafazakar atmosfere getirdi; fakat zamanla kentin yeni sakinlerinin pek çoğu
dine daha à la carte yaklaşım (seçim
serbestisi) gösterme eğilimine gitti.
Dünya Bankası’na göre de; son birkaç on yılda kentsel
alanlarda yaşayan Türklerin oranı, ani yükseliş göstererek yüzde 64’ten yüzde
75’e çıktı ve İstanbul’un nüfusu her yıl ortalama 300.000 kişiden fazla artış
göstermektedir. Ağırdır “Kentleşme kendi değerler sistemini yarattı fakat aynı
zamanda çok sayıda gri alanlar da” demektedir.
Ağırdır, dindar ailelerde doğan pek çok gencin modern
kent yaşamı ve orta-sınıf statüsü ile uyumlu İslam arayışı içinde olduğunu
söylemektedir. Geçimlerini sağlamak amacıyla, köylerde ve küçük kasabalarda olsa
eve bağımlı olacak karıları ve kız çocukları artık iş bulma, çalışma peşinde
koşmak için dışarı çıkıyorlar. Evlenmemiş muhafazakar çiftler, pop konserlerine
gidiyorlar ve herkesin önünde kucaklaşıyorlar.
Bu sırada, dini topluluklar (cemaatler) hükümetle
ilişkileri nasıl olursa olsun, genç Müslümanlarla bağlantı kurmak için mücadele
ettiler. Daha önemlisi, sürgündeki vaiz Fethullah Gülen’in liderliğindeki dini
toplulukların en iyi bilinenlerinden birinin üyelerinin, Temmuz 2016’da şiddetli bir darbeye
katılmasıyla birlikte bütün dini topluluklar risk altında kaldı. Gülen’i
gerçekten destekleyen ve desteklediği iddia edilen on binlerce kişi –çoğu
darbede rol oynamayan kişilerdi- hapse atıldı.
Eski AKP Başbakanının danışmanı Etyen Mahçupyan, İslami
burjuvazinin en azından bir kısmı için, muhafazakar ve seküler hayat tarzını
ayıran çizgi gittikçe bulanıklaştı demektedir. Bu durum, İslama daha seçici
yaklaşımı ve dini topluluklara daha sınırlı rolü ima etmektedir. “Yirmi yıl
önce, dindar olmak isteyen genç bir rehber arardı ve onun söylediğini yapmaya
çalışırdı” diyor Mahçupyan. “Fakat şimdi gençler İslamı kendileri için yeniden
tanımlamayı istiyor ve hiçbir rehber bunu yapamaz.”
* Haber, the Economist’in 1 Temmuz 2019 tarihli çevrim
içi yayınından alınarak çevrildi.
Özgün
metin için :
Yorumlar
Yorum Gönder