Türkiye’de; Üzerinde At Yarışı Kuralları Yazılı Antik Tablet Bulundu - Natalia Klimczak



Natalia Klimczak

Tarihçi, gazeteci ve yazar. Lisans ve yüksek lisansını Tarih bölümünde yaptı ve dokuz yıl muhabir ve yazar olarak çalıştı.

Geçenlerde, Türkiye’nin Orta Anadolu Bölgesindeki Konya’nın Beyşehir ilçesinde at yarışı kuralları yazılı 2000 yıllık tablet bulundu. Lukuyanus isimli jokeyin anısına inşa edilen Lukuyanus Anıtı’nın bir parçası bu tablet.

Lukuyanus bugünün Antalya’sında kurulan antik Küçük Asya’nın tarihi bölgesi olan Pisidia’da erken yaşlarında öldü. Daha önce keşfedilen benzer tabletler hakkında herhangi bir enformasyon bulunmadığından bu keşif eşsiz görünür.

Hürriyet Daily News’ün haberine göre; tablet antik hipodrom alanında bulundu. Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Profesörü Hasan Bahar, bölgedeki Roma İmparatorluğunun hakim olduğu dönemde yaşayan bir jokeye gönderme yaptığı inancında.

Tabletin analizinden sonra, 2000 yıl önce insanlar için atların ne anlam ifade ettiğini anlamak daha kolay olacaktır. Dahası, keşif ile birlikte geçmişteki at yarışları kuralları ve at bakımı hakkında bize enformasyon verecektir.Antik zamanlarda, Hititler kutsal olduklarına inandıkları çevreyi kuşatan dağlara anıt inşa ediyorlardı. Görünüyor ki, Romalılarda bu geleneğe devam etti. Tablet ile ilgili anıt bir mezar odasının yanında, Lukuyanus’un son istirahatgahına girişi olan dar bir boşlukta bulunmaktadır. Keşfedilen kitabede şu yazılıdır: ‘Lukuyanus Savaşçı, Evlenmeden Önce Öldü. O Bizim Kahramanımız’

Bahar, Hürriyet Daily News’e şunları söyledi:

“Tablette at yarışı kuralları var. Bir at bir yarışta birinci gelirse öteki yarışlara katılamaz. Kazanan atın sahibinin bir başka atı da başka bir yarışa da giremez diyor tablette. Diğer bir deyişle, öteki atlara da kazanma şansı verilirdi. Bu, modern zamanlardaki yarışların tersine o zamanki yarışların centilmence davranışlara dayandığını gösteren güzel bir kuraldı.”
Antik zamanlarda Küçük Asya’da atlar çok önemliydi. Buna karşın antik dönem at yarışlarının kuralları iyi araştırılmamıştı. Antik at yarışlarının kurallarını anlamak için yeterli enformasyon yoktu. Yazıt bu sporla ile ilgili bugüne kadar bulunan en eski belgedir.

Antik Yunan döneminde yazılmıştır. Araştırmacılar onları okuyarak herhangi bir yarışı birinci bitiren bir atın başka bir yarışa katılmayacağını keşfettiler. Ayrıca, daha önce yarış kazanan bir ata sahip olanlar bir yarışa başka bir at ile katılamayacaktı.

İlk at ehlileştirilmeleri Türkiye’nin güneyinde Milattan Önce 2500’lü yıllarda başladı. Arkeologlar daha önce Milattan Önce 2400’lü yıllardan kalan at iskeleti kalıntılarını gün yüzüne çıkarmışlardı. Günümüzde, Akhal-Teke atları Türk kültür hazinesi ve “ geriye kalan tek safkan antik Türkmen at cinsi” olarak kabul edilir.

Türklerin at ırkının ismi Milattan Sonra 19’uncu yüzyıldan gelir ve “Akhal” kelimesi Kopet Dağlarının eteklerindeki  uzun vahadan, “Teke” de yüzyıllardır vahada yaşayan göçmen boyundan gelir.

Turkish Culture’da yayımlanan bir yazıda Akhal Teke atları şöyle tarif edilmektedir:

“Kafası uzun, keskin hatlı ve sıklıkla geniş alınlıdır. Gözleri genellikle badem şeklinde, iri ve etkileyicidir. Kulakları dar, dik, kendi ekseninde döner ve ses ile hareketle uyarıldığında hareket eder. Uzun omuzlarına göre boynu dik, düz ve omuz başları çıkıntılıdır. Göğsü dar, bedeni uzun ve zayıf, kasları belirgin fakat kemiği yumuşakça sarar. Güçlü bir biçimde şekillenmiş tendonlara, uzun ve esnek bileklere sahip ayakları ince ve narindir. Derisi ince, saçları ipek gibi, yele ve kuyruğu seyrektir. Bu atların farklı renklerde olması olasıdır ancak çoğu zaman doru, yağız (siyah), al, gri ve altın renkli (palomino)dir. Karakteristik rengi de, bariz parlak metalik  özellikle parlak altın’dır.”
Osmanlı İmparatorluğunda atlara çok saygı gösterilmiştir.  Savaşmak ve seyahat etmek için çok önemliydiler. İmparatorluğun ilk zamanlarında Kıpçak Türkleri iki milyondan fazla ata sahiptiler. Uygurlar da pek çok ata sahipti fakat sayısı hakkında özel bir enformasyon bulunmamaktadır. Osmanlılar tarafından savaşta atların kullanıldığına dair ilk kayıt Ağustos 1071’deki Malazgirt Savaşı’na aittir.

15’inci ve 16’ncı yüzyılda Osmanlı Ordusunda 40.000’den fazla at vardı. En meşhur atlardan ikisi Muhteşem Süleyman’a aitti. Sıklıkla beyaz geçit töreni atı ile görünüyordu fakat yazılı açıklamalara göre savaş atı altın zırhlı yağız (siyah)dı.  

Süleyman atlara çok değer veriyordu. Savaştan sonra Yeniçeriler düşmanların atlarına bakıyor ve ahırlarına alıyorlardı. 18’inci yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı Ordusu piyade ve sipahi olarak bilinen ve ordunun en kalabalık ikinci birimini oluşturan süvari birliklerinden oluşuyordu.

 *  Yazı, Ancient Origins sitesinin, 3 Mayıs 2016 tarihli çevrim içi yayınından alınarak çevrilmiştir.

Özgün metni okumak için:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A’dan Z’ye Roland Barthes’in Mitoloji Teorisi : Mitlerin Eleştirel Teorisi - Andrew Robinson

Eleştirel Söylem Analizi: Sosyal Medyada Kuramlara Doğru-I - Connie S. Albert, A.F. Salam

Denizci Şarkıları (Sea Shanties) - Shamser Mambra