Açıklamalar - Giorgio Agamben

Korku kötü bir yol göstericidir. Fakat görmezlikten gelinen pek çok şeyin görünmesine neden olur. Sorun hastalığın ehemmiyetine dair fikir vermek değil salgının etik ve politik sonuçlarına dair soru sormaktır. Ülkeyi felç eden panik dalgasının açıkça gösterdiği ilk şey toplumumuzun çıplak yaşamdan (bare life)* başka bir şeye inanmadığıdır. Açıktır ki İtalyanların hastalanma tehlikesine karşı  neredeyse her şeyini –yaşamın normal koşullarını, sosyal ilişkilerini, işini, hatta arkadaşlığını bile, sevgilerini, dini ve politik inançlarını- feda etmeye hazır olduğu açıktır. Çıplak hayat –ve onu kaybetme tehlikesi- insanları birleştiren bir şey değildir, kör eder ve ayırır aslında. Diğer insanlar  –Alessandro Manzoni’nin romanında betimlediği vebadaki gibi- şu anda yalnızca  ne pahasına olursa olsun kaçınılması ve en az bir metre uzaklıkta durulması gereken muhtemel veba yayıcısı olarak görülmektedir. Ölüler –bizim ölülerimiz- cenaze töreni hakkına sahip değiller ve sevdiklerimizin vücuduna ne olacağı belli değil. Komşuluklarımız lağvedildi ve konu hakkında kiliselerin sessiz kalışı tuhaf. Kim bilir ne kadar süre bu tarz bir yaşamı alışkanlık haline getiren bir ülkede insan ilişkilerine ne olur? Ve hayatta kalmaktan başka herhangi bir değeri olmayan bir toplum nedir?

Salgının açıkça ortaya çıkmasına neden olduğu ilkinden daha az rahatsız edici olmayan diğer bir şey –hükümetlerin bir süredir bizi alıştırdığı- istisna halinin gerçekte normal durum haline gelmesidir. Geçmişte daha ciddi salgınlar oldu ancak bu nedenle şimdiki gibi hareket etmemizi bile engelleyen olağanüstü hal ilan etmeyi hiç düşünmedi. İnsanlar uzun süreli krizler ve olağanüstü koşullarda yaşamaya o kadar alışmışlar ki, yaşamlarının sadece biyolojik bir duruma indirgendiğini, sosyal ve politik boyutun yanı sıra insani ve duygusal boyutlara sahip olmadıklarını bile fark edemiyorlar. Uzun süre olağanüstü halde yaşayan bir toplum özgür bir toplum olamaz. Biz gerçekte sözüm ona “güvenlik gerekçesine” özgürlüğünü feda etmiş ve bu yüzden kendini uzun süreli korku ve güvensizlik halinde yaşamaya mahkum eden bir toplumda yaşarız. Virüs için savaştan söz etmeleri şaşırtıcı değil. Olağanüstü önlemler, gerçekte bizi hayatı sokağa çıkma yasağı koşullarında yaşamaya zorlamaktadır. Fakat bütün diğer insanlarda saklanabilen görünmez bir düşmanla savaş, savaşların en absürd olanıdır. Gerçekte, o sivil bir savaştır. Düşman dışarıda değil bizim içimizdedir. Kaygı verici olan şey çok olması veya sadece şimdi olması değil arkasından gelecek şeydir.

Tıpkı savaşların dikenli tel örgüden nükleer santrale kadar bir dizi uğursuz teknolojilerini barışa miras olarak bırakması gibi. Bu nedenle olağanüstü sağlık deneyimlerinden sonra bile hükümetlerin daha önce gerçeğe dönüştürmeyi başaramadığı şeylere devam etmek isteyeceği muhtemeldir: Üniversitelerin ve okulların kapanması ve dersleri sadece çevrim içi yapmak, politik ve kültürel amaçlı konuşmalara  ve toplulukla yapılan toplantılara son vermek, insanların birbirleriyle sadece dijital mesaj alışverişinde bulunması,  insanlar arasındaki her temasın –her bulaşmanın- yerine mümkün olan her yerde makinelerin ikame edilmesi. 


Giorgio Agamben

Siyaset Felsefecisi; Kutsal İnsan, İstisna Hali kitaplarını yazarı

*  (Ç.N.) Çıplak Yaşam (bare life), Agamben’in Kutsal İnsan (Homo Sacer) kitabında insanın biyolojik varoluşu olarak kavramsallaştırmasıdır.

* Ouodlibet internet sitesinde 11 Mart 2020’de yayınlanan Agamben’in yazısının İngilizceye çevrildiği https://itself.blog/2020/03/17/giorgio-agamben-clarifications/ adresinden alınarak çevrilmiştir. 

Giorgio Agamben’in yazısını okumak için:

İngilizcesini okumak için:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A’dan Z’ye Roland Barthes’in Mitoloji Teorisi : Mitlerin Eleştirel Teorisi - Andrew Robinson

Eleştirel Söylem Analizi: Sosyal Medyada Kuramlara Doğru-I - Connie S. Albert, A.F. Salam

Denizci Şarkıları (Sea Shanties) - Shamser Mambra